Din Milliyetçiliği
İslamın üzerine doğduğu ilk nesil bedelini ödeyerek sonradan Müslüman oldu.
Otuz ve elli yaşlar arasındaki ilk müminler İslamla bu dönemlerinde onurlandılar.
Onların İslamı bir katma değerdi.
Günümüzde Müslümanlar Müslümanlıklarını doğduklarında hazır buluyorlar.
Gen aktarımı ve dna molekülleri gibi İslamlık kültürel kimliğe bileşik olarak vücut buluyor.
Kültürel Müslümanlıklar arasında bir blok, hazır gelen İslamı kendi tabii ayrıcalıkları olarak algılayarak başka kimlikler üzerinde üstünlük aracı olarak kullanıyor.
İslam onlar için katma değer değil hazır bir değer.
İslamın gerek şartları; diş ile, tırnak ile ve bilinç ile kazanılan vasıflar olmaktan çok bir gelenek biçimi.
İslam bugün en fazla bu bir grup muvazenesiz hazır değercilerin elinden bizar.
İslam dünyası içindeki bu form, öz İslamın sahne önünü kapatan birinci perde değil midir?
Bunlar İslamı, Peygamberi ve Allahı kendi tapulu mülkleri olarak hissetmiyorlar mı? Kendilerini insanlık içinden seçilmiş bir millet olarak algılamıyorlar mı? Allah muhafaza ya Müslüman olarak doğmasaydık ?!
Günümüzde; İskoçlar, Hintliler, Japonlar, Kürtler, Türkler, Ermeniler şeklindeki etnik ayrımlar sosyal ve siyasal işlevlere sahip. Benzer bir etnik ayrım, Müslümanlık, Hıristiyanlık, Yahudilik, Budistlik arasında daha fonksiyonel ve daha enerjik olarak var.
Kültürel Müslümanlıklar arasındaki bir grup için din etnik bir unsur. Milliyetçiliğin sadece ırk üzerinden yapılan bir tür maraz ideoloji olduğunu sananlar yanılırlar. Dünyanın en büyük milliyetçileri içlerinde farklı etnik unsurlar olmasına rağmen Yahudiler değil midir?
Bugün İslam da, Din milliyetçilerinin vesayeti altına girmiş bulunuyor.
Bu Din milliyetçileri için dünyada bazı kabileler Müslüman ve diğer bazı kabileler Müslüman değil. Müslümanlık Allahın tek dini. Allah katında din ancak İslamdır. İnananlar işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Onlar da böylesine tek kurtuluş kaynağı olan dinin yeminli mali müşavirleri, noterleri!
İlk Müslümanlığı her emrini yaşayarak, yaşatarak ve bedelini ödeyerek kazananlar her geçen gün bu kazançlarının üzerine bir şeyler daha eklemek için mücadele ettiler.
Müslümanlığı bedelini ödemeden tevarüs edenler bu hazır değeri harcaya harcaya yaşıyorlar.
7. yüzyılda, İslamın Levhi Mahfuz mutlaklığından dünyaya bıraktığı bir damla katre harcana harcana tüketilemiyor.
İslamın doğuşunda günümüze yaşanan evreler İslamın yaygınlaşıp zenginleşmesi değil, İslamın seyreltilerek tüketilmesi üzerine kurulmuştur adeta.
Bu nedenle onlar 20. Yüzyıldaki son acı tükenişi Batının komplosu olarak algılayarak tersten kendileri tatmin ederler. Kendi içini boşalttıkları değerin son damlasının Sanayi Devrimi çarklarının ısısı karşısında buharlaşarak yok olduğunu görmez ve bilmezler.
Bu nedenle en az bir tutam olmak üzere uzunca bir sakal bırakanlar ve bıyıklarını derileri görülecek şekilde kısaltarak semboller üzerinden bu dinin nirvanası neresi ise oraya çıktıklarını düşünenler çoktur.
Bu nedenle birkaç ayet ile hadisi yan yana getirerek tertil üzerine okuyup ses ayarlarını takva tınısıyla süsleyince ayrıcalıklarını garantilemiş olduğunu sananlar da çoktur.
Bunlar evrensel, kamuya ait olan Kuran hazinesinin ticaretini yapan ve kendilerini bu dinin ev sahibi olarak gören ulu hocalardır. Ortamlarına tanıklık ettiğinizde bu idraki anında sezinlersiniz. Bunlar gerçek din âlimlerini utandıran üretim fazlalıklarıdır. İslam dünyasında daima öne çıkmayı beceren yüzkaralarıdır.
Ulu hocalar ve kurumları, Hahamlar, Rahipler ve kurumları gibi tereciye tere satan metaforik varlıklardır. Açık alanda Müslümana Müslümanlık empoze ederler.
Bunların Türkiyede olanları, Laik Kemalist vartaya direnen bir damardan gelmeleri bahanesine yaslanarak sonsuza kadar meşruiyet aldıklarını vehmeden artmaz eksilmez kapalı sosyal oluşumlardır.
Papua Ginede izole edilmiş jeolojik yerli bir kavim gibi babadan oğula aktarılan özel formattır bunlar, klandır. Ülkemizde bu formatta doğmayanlar hiçbir şekilde klan (cemaat, tarikat, vakıf) içine alınmazlar. Herkes yerini bilmeli onların sermayesi olan dini alanlara girerek klan üyelerinin asaplarını bozmamalıdır.
Siz başı açık kadınlarsınız; şehirlisiniz, varlıklısınız, düzgün konuşuyorsunuz, öyleyse laiksiniz, kötüsünüz, sizlere sadece azabı ilahi hatırlatılarak nasihat edilir.
Siz başı kapalı kadınlarsınız; sosyalsınız, haklarınızı savunuyorsunuz, entelektüelsiniz, evlerinizin dışına çıkmışsınız, klansızsınız, otoritelere karşı bir duruş gösterme cesareti edinmişsiniz öyleyse ötekisiniz, kötüsünüz. Sizler ancak en sert şekilde dışlanarak yola getirilebilirsiniz.
Sizler bizim kendi camimize, halkalara gelmiyorsunuz, sosyal alanlarımıza takılmıyorsunuz, vakfın faaliyetlerine katılmıyorsunuz, şu mevkuteyi almıyorsunuz öyleyse siz; yabancısınız, bizden mi sorusunun olumsuz cevabısınız, tebliğe ve hidayet çağrısına muhatapsınız. Hizmet dışısınız. Dış kapının mandalısınız.
Din milliyetçilerinin güneşinde yanmayan siyah Müslümandır. Adları kara listeye kara kalemle itinayla iliştirilmiş siyah Müslüman.
Onlar cahiliye insanlarının kendinden olmayanları işaretleme geleneğini sürdürerek siyah Müslümanların üzerine saldırı anlarında daha kolay tanınmaları için al bir şal atarlar.
Din milliyetçileri al şalı en çok kadınların boynuna asarlar. Çünkü kadınlar değişimi taşımaya başladıklarında erkeklerden daha etkili olurlar. Çünkü kadının alanlara çıkması kadar yapı sökücü ikinci bir devrim enstrümanı yoktur. Çünkü kadın, sınıf ayrımı yapamayan insandır. Kadınlar milliyetsiz insan doğururlar. Kadınlar, erkek egemen klan yapıları bozmaya en meyilli olanlardır.
O nedenle Din milliyetçileri kadınlarının etrafındaki mahremiyet değil mahkûmiyet çitlerini artırırlar. Onlar kadınlarını Kuran tesettürü ile setretmez, sadece kapatırlar. Onlar kadınlarının beyinlerini de kapatırlar.
Dinin içine girmiş hurafeleri, İsrailiyyat bilgileri genç kızların tepelerine vururlar. Geleneğin içindeki kadını nesneleştiren ve itibarsızlaştıran yaklaşımları tavsiye ederek evlerinde oturmalarını garanti altına almaya çalışırlar. Zabıta duyarlılığı ile ahlakçılık yaparak sosyalleşmemelerini isterler. Çünkü kendileri toplum seviyesinin gerisine düşmüşlerdir, erkek içgüdüsüyle kadınları tarafından bunun fark edilmesinden korkarlar.
Klancılık karakteristiği, bileyli tetikte bir duygudur. Kendine benzeyenlerden çıkan sıra dışı bir hareketi anında fark eder hatta hissi kablel vuku algılar, önlem alırlar. Klan ölçütlerine göre suçlu olanı kendi fasit daireleri içinde kelimelerden taşlarla elbirlik recmederler.
Gazeteci yazar Hilal Kaplanın bir Ortodoks Kilisesinde çektirdiği turistik fotoğrafını bulup buluşturarak dolaşıma sunanlar ve bir kare resim üzerinden fırtına koparanlar Din milliyetçiliğinin gelişimine sağladıkları benzersiz katkının mutluluğunu yaşamaya devam edecekler. Sağ olsunlar, Dini, Peygamberi ve Allahı mülhitlerin, zındıkların elinden daima onlar kurtarıyor. Yoksa üçü de göz göre göre yok olacak!
6 Aralık 2012 tarihinde servis edilen fotoğrafın altında tashih hatalarına dokunmadan aynen şunlar yazıyor. Kimser hakkında susizan yapmak gibi bir derdimiz yok. Onun içinde bunun üzerinde fazla yorum yapmıyoruz. Ancak asrın fitnesi diyalog çalışamalrı ve namazımıda kılar, kiliseyede giderim mesajlarının verildiği şu günlerde tesettürüyle gittiği kilisede ellerini birleştirerek poz vermek insanlarımızın haberdar olması gerek. Dikkatli olun.. !!
Din milliyetçileri aslında Cahiliyenin, gerici Arap toplumunun değer yargılarını din adına yeniden üretirler. Kadına bakış bunun merkezinde yer alır. Kuran İslamının kadın erkek ayrımı yapmadan insanlığı âli bir yere taşıma sosyolojisini bilmezler. Kadını bu saygın seviyeden tekrar alaşağı ederek gerici geleneğin kadim dönemlerden beri uygun gördüğü aynı yere bırakmaya çalışırlar.
Bugün Türkiyenin başına bela olan üç tarz milliyetçiliğin (Türk milliyetçiliği, Kürt milliyetçiliği) hin olanıdır Din milliyetçiliği.
Toplumun normalleri bu anormal milliyetçilik vesayetlerinin kıskacı altında özgürlüklerini korumaya çalışıyor.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/altasyalvac