İslami Hareket Felsefesi Ve Varlık
Kıtaları baştan aşağıya yaran büyük nehirler vardır.
Altı bin küsur kilometre uzunluklarıyla Nil, Amazon, Mississippi,Yangtze nehirleri ve Fırat; muhteşem görsellikleriyle Amerika kıtası, Ortadoğu ve Asyanın bereketi.
İslami hareket de geçmişten geleceğe insan olgusunu besleyen bir kaynak.
Varoluşu ortadan ikiye bölen, ihtişamlı ve mutlak varlığıyla eşyayı ve popülasyonu gelecek atlasının içine taşıyan insanlık bereketi.
Kaynağı temiz ve berrak en önemlisi sonu belli ve makul bir nehir.
Yaşamın akışı boyunca bünyesine katılan milyonlarca sosyal hattın her birinin öznel bir öyküsü var.
Nasıl ki; arkları temiz olmayan akarsular, kirletilen dereler büyük nehre akar ama nehir temizliğinden bir şey kaybetmez, tam tersine onları arındırır.
Aynı şekilde; Müslümanlar kirlenir, Müslüman topluluklar, İslami yapılanmalar kirlenir ama İslami Hareket masun, kerim ve aziz olarak yoluna devam eder.
İslam insandır.
İnsan da İslam.
Kutsallar insana hizmet eder.
İnsan var ise tanrı var.
Yahudi teolojisi, insanı kutsalın kölesi yaptı.
İsa geldi Allahtan başka tapınma nesnesi yoktur dedi.
Bir gün Yahudiler İsayı Şabat gününde ekin biçtiği için eleştirdiler:
Şabat Yahova tanrının özel günüdür, çalışılmaz
İsa onlara Ahdi Atikteki rivayetle ezel ve ebed evrensel insanı tarif etti:
İnsan Şabat günü için değil Şabat günü insan içindir. İnsan Şabat gününün de efendisidir.
Sonraki Hıristiyan teolojisi, insanı tanrının, kutsalın, teslisin ve hahamların kölesi yaptı.
Alemlerin rahmeti Muhammet geldi, mesajları son derece netti:
Allahtan başka bir şeye tapınma
Ben de sizin gibi bir insanım
Kurgusal ticari Mekke site rejiminin nesnesi olmayın
Hahamları ve ruhbanları Rab edinmeyin
Gün gelir İslam beşeri bir teolojiye dönüşür, Yahudileşir, şeyhleri aracı rabler yaparlar, İslam ırkçılığı olgusu oluşur, din adamları insanı kutsallarına kurban ederler, dış görünüşlere bürünerek dini yağmalarlar.
İslami Hareket bilinci buna reddeder:
Vay o namaz kılıyorum diyenlere, vay o Müslümanım diyenlere, vay o yetimin hakkını yiyenlere, vay o kamuya ihanet edenlere, vay o fitneyi, azmayı ve ayrımları derinleştirenlere, vay o İslamı insanları dövme aracı yapanlara!
İnsan çıplak olarak muhteremdir, suç işlemediği müddetçe baskı altına alınamaz.
İnsan tercihlerinde özgürdür. İslamı kabul etme şartı ve vesayeti yoktur.
Kamu ve birey hakkına tecavüz etmeyenler tek ümmettir. Vatandaştır, kardaştır, dadaştır, gakkoştur, akrabadır, bizdendir.
Dikey düzlemde sadece Allah vardır, kast yoktur, sınıf yoktur, yatay pratikler vardır yani sadece birin önünde tek sıra saff vardır.
Hükümranlık sadece Allahındır, bize düşen ise diyalogdur. Bunun adı dün istişareydi bugün demokrasi yarın başka bir şey olur.
Irkçılık, haksız kazanç, tecavüz, tahakküm, tiranlık, bencillik, tekebbür haramdır.
Kadına bakışını değiştirmezse dindarlık yeni dünyada diskalifiye olacaktır
Kavga edenler helalleşme metaforu ile gerçek barışa ulaşabilirler
Ve evrensel ölçü:
Kara Afrika özgürleşmeden dünya özgürleşmiş olmaz
Çağcıl madde teolojisi insanı; pozitivizmin, materyalizmin, tüketimin, finansın ve Liberalizmin oyuncağı ve kölesi yaptı.
Uyarı ve itiraza İslami hareket böyle katılır:
İnsan Mamonun da tüketimin de efendisidir, insan köle değildir
İnsan öznedir
İnsanın özne olamadığı hiçbir şeye inanma
Din insanileşmenin Ekrem ve Mutlakın muhatabı olmanın bir aracıdır
Din ilahi bir nesnedir onu özelleştiren insandır
Bunlar dayatma değil Müslümanlara ait bir önerme.
İnsanileşme serüveni İslami hareketin tekelinde değil.
İslami hareketin insanlığın birikimine kazandıracağı katacağı nice pozitif katkılar var.
Ünlü İngiliz tarih felsefecisi Arnold Joseph Toynbeenin Medeniyet yargılanıyor kitabındaki öğüdü:
Irkçılık konusunda bir problem olacaksa insanlık İslamı göreve çağırmalıdır
İslami Hareket, kendine görev düştüğünde nice benzer konularda insanlığa müstesna katkılarının olacağı bilincidir.
İslami Hareket, çağdaş Batı dünyasının önyargısını kırdığında insanlığın İslam çatısını gönüllü olarak tercih edeceğinden kuşkusu olmamaktır.
İnsan tertemiz doğar.
İnsan ölürken de masum, onurlu ve gururlu ölsün diye İslam vardır.
Ancak yaşam ve dış şartlar yapıyı, fıtratı dejenere eder.
İslam bu yozlaşmayı önlemenin metinsel referansı iken İslami Hareket o dejenerasyona karşı metne en yakın fiilleme.
Bir defans sistemi.
İlahi eylemsellik.
Ali Şeraitinin inkişafi ifadesiyle beşerliği ifna sistemi.
Hıristiyan teolojinin estetik tanımıyla göklerin egemenliği .
Ennihaye, İslam nas ve can için vardır.
Son tahlilde, İslami hareketin yaşam platformundaki ödevi; birlikte ve iyi yaşamanın merkezkaç saiklerinin momenti olmaktır.
Aşağılayan Modernlik, Aşağılık Kompleksi, Devrimci İtiraz
Tam bu noktada bir takım güçlüklerin varlığı söz konusu.
Liberal popüler kültür ve medya yazılan bu kanaatleri arkaik objeler olarak kabul ettirmiş durumda.
Gözlemlediğim kadarıyla Müslümanlık bu dayatmayı üzerine aldı ve kanıksadı.
Bu tutum liberal kapitalizmin daha kanlı canlı bir varlık olmasına sebep oluyor.
Küresel boyutta İslamlığı itibarsızlaştırma algı operasyonlarını Edward W. Said Medyada İslam kitabında çok güzel anlatır.
Edward, bu büyük topyekûn psikolojik savaşı yürütenlerin kötü niyetli genellemelerinin İslam uzmanları adı verilen kişiler tarafından yapılması ironisinden de bahseder.
Türkiye ölçeğinde İslamlığa kara çalma düzeneği başarılı oldu.
Türkiye koşullarındaki İslami yapı ve bireylerin bu psiko-sosyal tutumları anlaşılır nedenlere dayanıyor.
28 Şubat 1997 anti-İslamlık post modern darbesi ile sersemletilen beyinlerin, bak bizimki dedikleriniz neler yapmış! konulu senaryoların gösterimi ile ruhları da çiğnendi.
Aynı şeyler 12 Eylül 1980 darbesi ile Ülkücüler ve Solcular üzerinden de yaşanmadı mı?
Solcuları bir daha başlarını çıkarmasınlar diyerek ezerlerken Ülkücülerin yaşamsal kodlarıyla oynadılar, genetiğini bozdular. 12 Eylül Ülkücülük olgusunu kesin olarak tarihe gömdü.
28 Şubat darbesi; 12 Eylül darbesinin bölgesel jeopolitik nedeniyle önünü açık bıraktığı İslamlık olgusuna karşı; Solcular gibi başlarını bir daha kaldıramasınlar ve Ülkücüler gibi genetikleri bozulsun ve bir daha benzer şeyler üretemesin diye yapıldı.
Çünkü Kemalizm yaşayan her şeye düşman olarak tasarlandı.
Kendine bile düşman, döneminde Türk sanat müziğini yasaklamalarını başka neyle izah edebilirsiniz?
Sonunda Müslümanlık, bu topraklarda, çok önceleri İslamdan uzaklaştık o nedenle geri kaldık seviyesinde defans yaparken, İslam bireysel tercihtir ve en iyi yürekte yaşanıra evirildi.
Geldiği nokta ise şaşırtıcı:İslam yapısal olarak fundamantalisttir, ontolojik olarak gericidir, diyaloga açık değildir, anti demokratiktir, cihatçıdır, tekçidir, bu onun varlık nedenidir.
Tartışmaya açılamayacak kadar kesinleşen ise bu: İslamlık tanımı üzerinden sosyal bir tutum ve kimlik belirlemek
Bugün bir yardım kuruluşunu bile İslam referansıyla organize ettiğinizde ayıplanırsınız!
Bu yaklaşımlar organik İslamın kuru kültürel İslam formuna sıkıştırılması amacını taşıyor.
Her şeyde her yerde sahte bir Form ye formda kal (bir reklam spotu) metaforu var!
Bu biçimsellik liberal kapitalizmin arayıp da bulamadığı, zararı olmayan bir medeniyet çeşnisi.
İşte bu çeşni sonsuza kadar yaşatılmalı; yoksa hayat Yoshihiro Francis Fukayamanın endişelendiği gibi tek düzelikten çekilmez olacak!
Tam bu noktada yakın tarihte Türkiyeden ulusal ve evrensel sisteme karşı bir itiraz yükseldi.
Laik askeri hegemonya, otoriter Kemalizm ve 28 Şubat mantığı bütün itiraz edicilerin ruhlarını çiğneyip tükürme hazzı yaşarken ortaya çıkan cesur ses.
İslami hareket stabilize edilmiş bu sosyo-politikte beklenmedik bir şekilde filiz verdi.
Hem de muhalefetin bütün renkleri tükenmiş ve İslamcılar beyaz bayrağını kaldırmışken.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/altasyalvac