Yeni Türkiyenin kurucu iç dinamiği-II
Toplumun Ruhu
Antik Yunan ve Mısır felsefisinde, örneğin Berthelotun anlatıların da taşın ruhu olduğu fikri vardır.
Taşın bile ruhu varsa ruhu olmayan başka bir eşya bulunabilir mi?
Varlık olarak yer kaplayan her şeyin bir ruhu vardır ve bunlar insan tarafından yok edilemez.
İlk ruh; sonsuza kadar gider, kendini sürekli olarak yeniden yaratır.
İnsanlar ve yapıları zaman zaman bu ruhları yok etmeye çalışır, çatışma ruhun zaferiyle sonuçlanır.
Kürtlüğün, Aleviliğin, İslamın bir ruhu vardı onu yok etmeye çalışanlara karşı üstünlük sağladı.
O ruhlar devleti bile önünde diz çöktürdü.
Toplum ruhu vardı; kendini yok sayanları tarihin molozları arasına gönderdi.
Bireyin ve kadının ruhu; karşı saldırıların tamamının üstesinden gelecek dinamik güce sahip.
Bittabi esas olan ruhtur, tabiliktir, gendir, benliktir, kültürdür, kimliktir.
Kemalist Türkiye Cumhuriyeti devleti doğal dokular ile kavga etmeseydi, kadrolarında değişim yaşamadan yeni dünyada yerini alacaktı.
Kestirmeden giderek aynı şekilde, Yeni Türkiye Cumhuriyeti siyasi, dini, sınıfsal, mezhebi anlamda bencillik yaparsa ve İslamcılık hattı üzerinden hegemonya yaratırsa Toplum Ruhu onu da eler.
Yeni Türkiye Ve İslamcılık
Türkiye Cumhuriyetinin yeni durumuna Yeni Türkiye demek için elde yeteri kadar veri var ama bu topraklarda İslamcılık kavramını kullanmak için biraz yabancılaşmış olmak gerekir.
İslamcılık İslamı bu toplumun dışında ekletik bir olgu olarak gören pozitivist bir yaklaşım biçimi.
İslamcılık kavramı İslam toplumunun kullandığı dilde karşılığı olmayan Protestan Batı felsefesi ve medeniyetinin ürettiği bir kavram.
Bu kavram İslamın bölgesindeki varlığını ve dünyasını uyuşumsuz bir kalıba sokma çabasıdır.
İslamcılık kavramı, bilimsel anlamda bile İslamın ruhunu anlamanın önünde en önemli engellerden biridir.
Bu tamamen gördüğünü kendi materyalist felsefe dünyası ile algılamaya çalışan bir mantıktan türer.
Ruhu dışlamış bir medeniyet felsefesi ruhu olan İslam ve Doğu felsefesine ait bir kavramı onun tanımladığı şekliyle öğrenmesi mümkün olmaz.
Gördüm ki, bunu; Batı felsefesinin mutlaklığı ile düşün dünyalarının bütün hücrelerini yıkamış olan Türkiye entelektüellerinin de öğrenmesi mümkün değil.
Onlar yeninin dışına atıldıklarında fark edebilecekler ancak, kanun bu!
Altını çiziyorum, temel kavramsal müstevada anlaşmadan yeni Türkiyenin ne olduğu çözülemez.
Bu nedenle Batının ve Kemalizmin rengini alan entelektüel zihinler kelimeler ve kavramlar düzeyinde bir etüt çalışması içine girmeleri gerekir.
Muhafazakar olgusu
İslamın olduğu yerde Batılının anlamadığı şekliyle bir iç-dış metaforu yoktur.
(Bazılarına Bernard Lewisin İslamın Siyasal Dili kitabını raflardan indirip okuyun dediğimde daha çabuk ikna olacaklar biliyorum.)
Parçalanmaz bütünün içinde zayıf- kuvvetli metaforu vardır.
Zıtlık ölçütü kullanılmaz. Takva olgusu vardır. Bu takva olgusu ya azdır ya da çoktur.
Bu nedenle Asya ve Orta dünyada İslam referansıyla kımıldayan her şey İslamcılık değil İslama dairdir.
İslamın dinamizmidir, İslami harekettir.
Ortadoğudaki devrimler de bu anlamda bir tür İslami dinamizmdir.
Hak ederlerse, gereklerini (derinleştirilmiş demokrasi ve sınıflara merhamet) yerine getirirlerse İslami harekettir.
Türkiyede büyük ve sessiz devrimin kendi dinamikleriyle ürettiği muhafazakâr demokrasi terminolojisi nedir?
Muhafazakâr demokrasi, bir teolojidir ve asl olarak Müslüman demokrasi demektir.
Meraklanarak yaptığım araştırmada Recep Tayyip Erdoğanın hapishane hayatındaki doktrinel çalışmalarında büyük felsefi etüdün karalama kâğıdına ilk düşen kavramın Müslüman demokrasi olduğu bilgisine ulaştım.
Bu yaklaşımlar Kemalist batıcı zihinler için büyük bir travma.
Benim ise tezim bu: Tabii olan budur.
Bu toplum, sosyal refleks olarak eninde sonunda bu tabii limana demir atacaktır.
Bu anlamda Yeni Türkiye olgusunu oluşturan Felsefe Taşı, iksir İslam ile mamul.
Her canlı bildiği dil ile konuşur. Kendi genetik kodlarına göre eylemlilik gösterir.
Bir Hüdhüd kuşundan Papua Yeni Ginedeki bir yerliye kadar.
Yeni Türkiye kurucu iradesi İslam kültürü ile büyümüş, iç-dış metaforu değil her şey olan İslam onların genetiğine rengini vermiştir.
O nedenle Orta Dünyadaki halk ayaklanmalarını analiz ettiğimiz gibi Türkiyede siyasal, sosyal dönüşümler, kurucuları ve iradeleri bizzarure İslama dairdir.
Son tahlilde bu toprakların tahkikatı İslam hanesine yazılır.
Hoş, ülkemizdeki batıcı Kemalistler böyle olmasın istiyorlar diye Batı Ortadoğuya kendi tarafından, tanımladığım şekliyle bakmaktan vazgeçmiyor zaten!
Max Weber Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu kitabında Batı kapitalizmi ve medeniyetini Protestan kültüre bağlayınca bu son derece özel, tekrar edilip durulası bir analiz olur!
Sosyal Talep Ve Ehliyetin Yerine oturması
Yeni Türkiye bir ihtiyaçtı.
Yeni Türkiye modern hayatta ve post modernde daha iyi bir yaşam kalitesi ile birlikte yerini almak istedi.
Türkiye Kemalizmin kendi içinde çürüdüğünü gördü.
Toplum sistemin kendi dönüşümünü bekledi.
Sistem direnince Türkiye toplumu ayaklandı.
Siyasi, askeri, sosyal, ekonomik, ideolojik, kültürel, eğitim ve sağlık alanlarında bütün paradigmaların yapı taşlarını değiştirme iradesini yasal platformlarda haykırdı.
İşte bu varoluşsal ihtiyaç dört başı mamur bir felsefe, bir dünya görüşünü aradı.
Kurumuş toprakların çatlayan hatlarının arasına girerek yaşama yeniden can verebilecek bir kaynağı, bir ruhu.
Non foras ire, in teipsum redi; in interiare homine habitas veritas.
Uzağa gitme, dön içine; hakikat senin içinde.
Toplum, St. Agugustinenin bu tavsiyesini uyguladı yeni dinamiği kendi kimliği içinde buldu.
İslami Hareket geleneği Türkiye toplumunun bu ihtiyacının tamamına cevap verebilecek kavramsal zenginliğe sahipti.
Türkiye Başbakanının tarihi Balkon Konuşmaları bunu çok iyi verir.
Yeni Türkiye İslami Harekete bizzarure teslim oldu.
Nasıl ki siyasal Kürt hareketi, İslami Hareketin boşluk bırakmayan terminoloji ile çıkmazdan kurtulabileceğine teslim olduysa.
Şimdi İslami Hareket kendine gelin olarak gelen Türk Cumhuriyetini ve Kürt siyasal hareketini kardeşlik potasında samimiyet sınavına tabi tutacak.
İslami Hareket Yeni Türkiye Cumhuriyetinin oluşumu için gerekli argümanların tamamını bir ninenin kanaviçeyi işlemesi gibi sabırla işledi.
İslami Hareket, Alevi toplumunun büyük sancısını da bu pota içinde en iyi yere taşıyabilecek merhamet dünyasına sahip.
İslami Hareketin misyonunu, yani derinleştirilmiş demokrasi, merhamet ve adalet ilkelerini uygulayamayan, savsaklayan her kim ve ne ise yerini daha takva olgulara bırakacak.
Kişiler, yapılar, devletler düşer ama ruh masun haliyle yine yoluna devam eder.
Çünkü insan onuru her esasın tek atom çekirdeğidir.
Felsefe taşıdır, iksiridir, ruhudur.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/altasyalvac