Özetleyerek anlatmalı, öze en yakın budur.
Tendürün ürperten soğuk yüzüyle herkes bir bir muhatap olsun.
Marguerıte Yourcenar, Doğu Öyküleri adlı kitabında Montenegroda (Karadağ) geçen öyküde kahramanlar arasında okuyucuya şöyle bir diyalog sunar.
Bir zamanlar Arnavutluk Müslümanlarının boyunduruğu altında yaşamış şu isyankâr Kotor. Paşa siz iyi bilirsiniz, Sırp epik şiiri pek öyle adil değildir Müslümanlara karşı..
Bir öykü bin ideolojiye her zaman bedeldir.
Doğrudan satışçıların metodolojisi müflistir.
Saklı derin düşünce kalbi fetheder, ikna eder.
Tarih boyunca görüldü ki olaylar olur, hadiseler bütün sıcaklığı ile yaşanır ama yaşam genellikle hoyrattır.
Hoyrattır yani sözlük anlamıyla, kaba, kırıcı, hırpalayıcı, yakışıksız, acemi, biçimsiz, dikkatsiz.
Tarihin akışı budur.
Yaşam genellikle adil değildir.
Tarih adil değildir.
Bilgeler bunun için vardır ve gereklidir.
Bilgeler rikkatlidir, ulama adildir, organik aydınlar muvazenelidir.
Yaşam bozar ama bu kanaat önderleri ıslah eder.
Bugün, Türkiye siyasetinin yeni durumu, bütün ilhamları dimağında biriktirip biriktirip şiir yazıyor.
Ülke; devlet olarak, toplum olarak tarihsel ciddi bir kırılma anı yaşıyor.
İdeolojik bakışları herkes bir anlığına bir tarafa bıraktığında bile bu olan biten zorunlu bir değişim.
Değişim mutlak geri kalan her şey izafi.
Etken olan dönüşüm edilgen olan siyaset kurumları.
Aslında savaş bu dönüşümü kimin üstleneceği savaşıdır.
Gezi budur.
Anıtkabir toplanmaları budur.
Cemaat budur.
17 Aralık budur.
Amerika budur.
İsrail budur.
Anglo Sakson refleks budur.
Türkiyede esas olarak bu dönüşümü üstlenen yapı elemine edilmek isteniyor.
Kimse açıkça söyleyemiyor ama iç sesler korusunu tek sloganı şu: Biz bu devrimin avangardının Ak Parti olmasını istemiyoruz.
Bütün dert ve tasanın bu olduğu aşikâr değil mi?
İttifak unsurları ile İtilaf unsurları arasında bir ortak payda yokmuş gibi davranılıyor; sessiz devrimin banileri olan Ak Parti ve toplumun ittifakı karşısında yer alan, bileşenleri yüzlerce olan karşı devrimci İtilaf unsurları ne pahasına olursa olsun yeni düzeni devirmek istiyor.
İtilaf güçleri saldırdıkça ittifak cephesi daha fazla dine sarılıyor.
Bunu nedenle dönüşüm asli, İslamcı ideoloji arızi.
Ya da doğruya daha yakın bir tanımlamayla İtilaf unsurları din temelinde vurdukça İttifak güçleri yüklendiklerinden daha fazla İslamileşiyorlar.
Onlar laikliği meğer gerçekten din düşmanlığı temelinde ele almışlar.
Onlar meğer bu ülkeyi Hıristiyan kulübün bir alt kolu olan Pozitivizmin aslını gizleyen bir kolu yapmak istemişler.
Onlar kendilerini deşifre ettiler.
Erken tanı ile kaybettiler.
Oysaki toplum ve devlet adım adım onlara doğru yürüyordu.
Kendi ayaklarına kurşun sıktılar.
Cemaat de kendini deşifre etti.
Erken tanı ile onlar da kaybettiler.
Öyle görünüyor ki; asıl ama gizli kodlarını devreye soktuklarında maskelerinin düşmesine fırsat kalmadan başaracaklar sandılar.
Bilgeler onların ruhuna Fatiha okumuşlardı.
Artık ağıt bile yakmayın, hak etmiyorlar diyorlar.
Ama yaşam hoyrat.
Ama yaşam adaletsiz.
İlk onlar saldırdılar, acımasızca onlar savaşıyorlar, Mısırda ne iseler, Türkiyede daha fazlasını yapıyorlar, arkadan vuruyorlar, içeriden vuruyorlar, döşe vuruyorlar ama nasıl oluyorsa ittifak güçleri, demokratik güçler faşizan oluyor, diktatörlük oluyor.
Kötü ruhlu bir baba gibi haksızca çocuğunu dövüyorlar sonra niye bağırıyorsun diyerek bir kez daha dövüyorlar.
Güya dost olanlar da diktatör diyenleri haklı çıkaran bir test hazırlıyorlar.
Geliyorlar utanmadan, akılsızca ve basiretsizce demokratlara nasihat ediyorlar.
Mustafa Küçük adlı muhabirin 12 Nisan 2014 tarihinde Siyasi Gündem Yumuşatılmalı başlığı ile verdiği haber tam da bu tipolojileri anlatıyor.
TOBB, TESK, TÜRK-İŞ, MEMUR-SEN, HAK-İŞ ve TİSK heyeti, Recep Tayyip Erdoğanla görüşüyor. Çıkışta ortak açıklama yapıyorlar, seçimlerin bittiğini, siyasi gerginliğin sona erdirilmesini istiyorlar. Ekliyorlar:
Yerel seçimler bitti. Milli irade tecelli etti. Yoğun siyaset gündemin adından herkesin kendi işine odaklanmasına fırsat verebilmek için siyasi ortamın biran önce yumuşatılmasının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Küresel ekonomi zorlu bir dönemden geçiyor. İçinde bulunduğumuz iktisadi şartlar hepimizi zorluyor. Üyelerimiz, dışardan gelen iktisadi şokun olumsuz etkilerini her gün hissediyor. Türkiyenin önümüzdeki aylarda daha huzurlu bir siyasi ortama ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz.
Heyet bu ülkenin en önemli kurumlarının temsilcilerinden oluşuyor. Dışarı çıkıp yine ve her zaman ki gibi yüzlerini ana kıbleye/ itilaf güçlerine dönüp açıklama yapıyorlar.
Türkiyede gerçekleşmekte olanı, demokratik dönüşüm sürecini, zerre kadar anlamadıklarını gösteriyorlar.
Ne onlar, ne politikacılar, ne de başkaları hala bu koşullarda bile milli irade öncülerine nasihat vermekten başka bir şeye güç yetiremiyorlar.
Oyuna ortak oluyorlar. Gizli gündemlerini açık ediyorlar.
İçlerinden bir kahraman çıkıp da devlet ve toplum olarak bir hain saldırıyı daha püskürttük, bundan sonra vatanımıza, milletimize, ülkenin demokratikleşmesine ve toplumsal dönüşüme, barışa, normalleşmeye yönelecek olası yeni tehditlere yine aynı kararlılıkla karşı koyacağız diyemiyor.
Kaybediyorlar.
Nedense herkes sadece Recep Tayyip Erdoğana nasihat ediyor.
Çok sertsin!
Ama yaşam hoyrat; acımasız ve kaba.
Ama yaşam adaletsiz, izanı yok.
Bereket ki, bilgeler/aydınlar -ki bu artık toplum demek- bu görkemli yürüyüşü daha ileri bir menzile ulaştırma yeteneğine sahip olduğunu gösterdi.
Paradigmalar kaçınılmaz olarak yer değiştiriyor, değiştirecek.
En reel güvence bu.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/omraltas