Basit soruların fendi…

Gazeteciler Vakfı’nın açıklamalarına özel

Dün (07.05.2014) çok üst düzey bir “Hizmet” yetkilisinden bizzat aktarılan sözü değerli bir dosttan büyük bir şaşkınlık ile dinlerken, Radikal Gazetesi’nin manşetinde Mısır emekli Genelkurmay Başkanı’nın dünya kamuoyunu şoke eden haberini aynı anda görmek yaşamın yeni bir cilvesi idi sadece.

Bu dünyada gözler, General Sisi’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığı için en büyük vaadinin “benim döneminde Müslüman Kardeşler diye bir şey olmayacak” olduğunu ve diğer deli saçmalıklarıyla dolu beyanlarını da gördü.

Bu dünyada kulaklar, tam yetkili bir cemaat mensubunun, zamanında yakın dostu olan, birlikte yiyip içtiği ülkenin en değerli organik aydınlarından ve 7 telif eseri bulunan Ahmet Özcan hakkında “aslında bu tiplerin silinip yok olması gerekir” dediğini de duydu.

Bugüne kadar söz konusu profesyonel yapı ve kişiler hep sorularla yenildiler, bu ülkenin yakın geçmişinde de onları sadece sorular yendi.

Sorumuz yine basit ve net: Neden?

Neden Cumhurbaşkanı çıkarmış ve demokratik yöntemlerle iktidara gelmiş bir sivil toplum örgütü olan Müslüman Kardeşler Sisi’nin döneminde olmamalı?

Siz Cemaat yöneticileri, neden, bu ülkede nadir bulunduğu bilinen belki de bütün ömrünü fikir işçiliğine vermiş bir değerin ve diğer yerli değerlerin silinip yok olmasını istiyorsunuz?

Sorular tersten de sorulabilir.

Emekli General Sisi durup dururken bu açıklamayı yapmaya neden ihtiyaç duyar?

Bir cemaat yetkilisi bundan yıllar önce bu sarsıcı tespiti “sizce” neden yapmıştır?

Bu insanları vatanlarından koparıp, toplumundan koparıp, dinlerinden koparıp, değerlerinden koparıp, inançlarından koparıp, örf ve adetlerinden koparıp, adabı muaşeretten koparıp içlerine şeytan kaçıran, kendinden olana düşman yapan “şey” nedir?

Bu insanları vatanına, milletine, toplumuna, ümmetine, değerlerine, inancına, dinine, örfüne, âdetine, geleneğine ihanet ettiren “şey” nedir?

Bu olgu; bir nesne midir, soyut bir huzme midir, tadı, kokusu, rengi var mıdır, karar mıdır, yargı mıdır, verilmiş vaat midir, zorunluluk mudur, görev midir, talimat mıdır, anlaşma mıdır, tehdit midir?

O hangi şey ki kardeşi kardeşe düşman etmektedir?

Ya da bir insan neden yıllarca yüzüne güldüğü arkadaşına, küçük, kare biçimli, hasırdan çay ocağı kürsülerine oturup sohbet ettiği, sık sık telefonda özlemle aradığı dostuna ihanet eder, onu arkadan vurur? Bir ömür iki yüzle yaşar?

Bu sahneyi bir de şu amorstan çekelim; yakın dostuyla derin bir muhabbete daldığını sanan bir insan aslında kendisini silip yok etmeye yemin etmiş sinsi diğer bir kişi ile gülüşmektedir.

“Bizim insanlarımızı” “kim” “bu hale getirmektedir?”

Aynı şeyi Doğu’da da Hizbullah adı altında yaptıranlar kimlerdir? Masum insanları öldürtüp sonra evinin avlusunda gömen ve üzerinde ailece kahvaltı yapacak vicdanı “ne” üretir?

Biz neden böyleyiz? Bir tarafta “Hizbullah” diğer tarafta “Hizmet”; biri çatık kaşla diğeri huzur-u ilahi duruşuyla neden aynı senaryoda aynı rolü üstlenir?

İçimize neden bu kadar çabuk Leviathan kaçmaktadır?

Bizim insanlarımız neden bir günde; vatanı, milleti, tarihi, halkı, inançları lehine değil de daima bütün bu değerlerin aleyhine kendilerini satarlar?

Bu satın alma kapasitesi yüksek tüccarlar kimler?

Yerel derin devlet midir? Uluslararası derin devlet midir?

Sahi nasıl bir bedel ödüyorlar ki bu kadar ağır koşullara ikna ediliyorlar?

Yine bir cemaat üyesinin anlattığı metaforda olduğu gibi bir komplikasyon mu var? Soru: “Gazetenizde sizden olmayan bazı İslamcı ve liberal aydınları nasıl hala tutuyor ve size bu şekilde sizden daha bağlı hizmet ettirebiliyorsunuz?” Cevap: “Neden olmasın ayda şu kadar Türk lirasını boşuna mı veriyoruz?”

Çok profesyonel örgütlülük, çok profesyonel eylem biçimleri, çok profesyonel kamufle, çok profesyonel perdelemeler, çok profesyonel yumuşak ideolojik doktrinasyonlarına tanıklık edince “resmen” korkuyorsunuz.

Bir insan psikolojisinin ulaşacağı uçların uzaklığından ve uçurumun dipsizliğinden kaynaklanan bir korku.

Süper takva maskesine bürünen iki suratlılığın güvercin mumyalı kahin kahin bakışlarından… hain hain… Tanımsızlıklarından…

Ekranlarda, bugünün gazetelerinde (08.05.2014) ve Zaman Gazetesinde sür manşet olan Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil’in anlattıklarında ki profesyonelliğe şapka çıkarmamak mümkün mü?

Tane tane yazılmalı; bu profesyonellikle ve pişkinlikle yenemeyecekleri kimse yoktur!

Yavuz hırsızlar, ev sahibini nasıl bastırır görmek isteyenler için kusursuz bir örnek.

Bakar mısınız Vakıf’ın şu açıklamsına:

“Devletin en mahrem görüşmelerini dinleyen ve sızdıranların yanı sıra görevini ihmal ederek bu zaafı oluşturanlardan da hesap sorulması Hükümetin namus borcudur.”

Bu ifadelerin bir tek anlamı var. O kadar profesyonel ve öylesine iz bırakmadan çalıştıklarından eminler ki bu cümleleri rahatlıkla kurdular, çalışılmış defalarca etüt edilmiş bu metinle ikinci kuşu da vurarak saf bağlıları etraflarında tutmuş oluyorlar.

Onlar dünde “Allah dâhil” hiçbir şeye inanmadıkları kadar “masumiyetlerine” “inanıyorlardı.”

Onlar için; Allahtan, dinden, toplum değerlerinden, insani teamüllerden daha kutsal tek bir şey var: Kendileri, masumiyetleri (!)

Yalan üzerine kurulu devasa büyüklükteki ve göz alıcı şatonun en tepesindeki köşkte mukim olan büyücü edalı sahte masumiyet!

Bugüne kadar Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın bütün açıklamalarının tam tersini yaptılar ve bütün insanlara şifahi olarak bir bir tersini ısrarla anlattılar.

Kusursuz plan işliyordu.

Ama olmadı.

Tek bir sebebi vardı: Sorular

Soruların başında bulunan edat tek tipti: Neden?

“Basit sorular”; tüm silahlardan ve sinsi hilelerden ve kompakt eylem araçlarından daha etkili oldu. Olmaya da devam edecek.

Tarihi bir kırılmanın eşiğindeyiz: Sorularla, yeni bir ülke düşmanlarından korunup inşa edilebilir mi?

Basit soruların büyük bir yumağı nasıl çözdüğüne herkes tanıklık edecek.

Ya da en azından, soruların ilmik ilmik, bir kilim dokur gibi yeni bir ülke tasavvuru oluşturup oluşturmayacağını hep birlikte göreceğiz.

Kırmızı sinema koltuğuna oturun, büyük boy popcornunuzu alın, üç boyutlu siyah plastik gözlüğü takın, macera dolu filmi izleyin!

“Basit Soruların Fendi” adlı bu film; çarpıcı, çok etkili ve orijinal bir çelişki üzerine kurgulanmış; Bir grup kendi klanından olan ve birlikte yaşadıkları canlı türü içinden sinsice ayrılarak geri kalanları sebepsiz yere silip yok etmek ister.

Acaba neden?

omeraltass@gmail.com

twitter.com/omraltas

http://www.facebook.com/Ömer Altaş

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s