Yeni Türkiye Savaşı

Yeni Türkiye’nin kendine ait bir öyküsü var.

Bu öykünün temel temasına ne diyebiliriz?

Aksiyon, dram, komedi, aşk, korku, bilim kurgu, müzikal, western veya fantastik, bunlardan biri olabilir mi?

Yeni Türkiye öyküsünün ana temasının bu olduğunu sanıyorum: Savaş

Öykünün olay örgüsü oldukça klasik; iktidar çatışması.

Eski düzen ile yeni düzenin kendi aralarında kıyasıya bir mücadeleye tutuştukları sert süreç.

Kemalist sistemin çöküşü ile sonuçlanması muhtemel büyük savaş.

İki mahalle takımının kendi aralarında yaptıkları futbol müsabakasının mücadele heyecanını atlatmak için kullanılan ifadede olduğu gibi “sahadan kemik seslerinin geldiği” bir harp.

Merak ettiğimiz konu seyirci koltuğunda oturanların bunun farkında olup olmadıkları?

Çünkü bu öyküde seyircinin detaylarda boğulma ihtimali söz konusu.

İzleyenler, bu çatışmanın demokratik iki sınıfın demokrasi koşullarını zorladıkları elit ve eğlenceli bir iktidar mücadelesi olarak algılayabilir.

Savaş, bir meydanda naralar atan iki taraftan birinin sesinin kısılması sürecinin bütününe denir.

Savaş, muktedirlerden birinin yenilerek diğer tarafın şartlarını bilfiil uygulamaya koyduğunda biten bir ironidir.

Çok eski dönemlerde insanların geniş bir ovada karşılaşarak savaşırlardı.

Beri tarafta şehir halkı yaşamını normal bir şekilde sürdürmeye devam ederdi.

Ne zamanki şehrin giriş kapısından içeri ölüler, yaralılar ve yorgun savaşçılar sokulmaya başlar, şehir halkı o zaman savaş denen illetin boyutunu hissederdi.

Tarih boyunca ağıtlar bitmiş bir durumun ilanını üstlenir.

Savaş yaşamın bir metaforudur.

Savaş yeryüzündeki hayat belirtisinin aynadaki yüzüdür.

Gelişim, dönüşüm,atılım ve inkişafın çürümesidir.

Savaşın olmadığı bir dünya insan neslinin ölümüdür.

İnsan yeryüzünde yaşadığı sürece savaşlar bitmeyecektir.

Yaşam Âdem ile başlamadı, insan Âdem ve Havva ile sadece “var oldu.”

Asıl yaşam, Kabil’in hukuksuzluğu Habil’in adaleti ile “çatıştığında” başladı.

Çelişki hayattır, öncesi sadece varlık.

Savaş süreç içinde sadece “biçim” değiştirir.

Şeytanın insan ile savaşı, Âdem’in nefsi ile savaşı ile geçiş ve devamlılık kazandı.

Bayrağı Kabil Habil kavgası devraldı.

Allah ile Şeytan dilemmasının gölgesi yeryüzüne “iyiler” ile “kötüler” olarak düştü.

Başlangıçta her şey güneş gibi berrak ve netti.

Ama zaman sonra kötülük ve iyilik kendi içinde çoğaldı, çeşitlendi ve karmaşıklaştı.

Modern zamanlara geldiğimizde iyi ile kötüyü ayırmak bazen bir enerji gerektirir oldu.

Yeterli birikime sahip olanlar hariç insanlar bu ikilemi çözümlemekte zorlanıyorlar.

Hele Türkiye gibi zihni kirletilen bir toplum söz konuysa.

Kemalist sistem toplumun genleri ve benliği ile oynadığı için toplum geçmişini ve kimliğini unutarak ve küçümseyerek zihinsel dezenformasyona uğradı.

Kemalist oligarşi asker, bürokrasi ve yargı ile var oldu. Toplumsal anlamda ise kendini koşulsuz iman eden marjinal beyaz Türkler adında bir kitle yaratabildi sadece.

Gelinen noktada siyasi, sosyal ve kültürel kapsamda Kemalist batıcı irade ile İslamcı yerli iradenin bir savaşına tanıklık ediyoruz.

Günahları ve sevaplarını, pozitifliklerini ve negatifliklerini dikkate almadan şiddetli bir savaşa.

Taraflar bu savaşın pekâlâ farkında.

Kamuoyu ise bu savaşı eski çağlarda olduğu gibi sonuçlarından izliyor.

Suikastlar, canlı bombalar, tutuklamalar, darbe teşebbüsleri, yargısız infazlar, ültimatomlar, yargı darbeleri, sabotajlar ve ortam dinlemeleri bu savaşın dışa vuran son evreleri.

Ortadoğu halk devriminin bir parçası olan Yeni Türkiye halk devrimi demokratik bir platformu savaş alanı olarak kullanıyor.

Görülüyor ki demokratik mücadele metotlarının varlığı asıl mücadele sahnesini perdeleyen bir enstrüman.

Siyaset sahnesindeki süreçleri demokrasinin bir cilvesi gibi görenler yanılıyorlar.

Onlara göre Türkiye cumhuriyeti demokratik bir sistemdir. Tüm olay bundan ibarettir. Bir parti gider diğeri gelir. Sandıklar kurulur oylar belli olur. Seçimi kaybedenler seçimin galiplerini medeni bir şekilde tebrik eder.

Bu örtünün arkasında kıran kırana verilen ölüm kalım savaşının bilincinde olmayanların nasıl dışarıdan gazel okuduklarını ibretle izliyoruz.

Kendilerine ait köşelerinde çizgi karakter Poldi mutluluğu ile süreci olağan bir demokratik mücadele analiziyle irdeleyenlere bir kez daha sahneyi açıyoruz.

Orta yerde bir savaş var!

Doğru ve yanlışlarını gündem yapmadan fotoğraf bu.

Yeni düzenin eski düzen ile savaşı, Kemalizm ile derinleştirilmiş demokrasinin savaşı, batıcı laik irade ile yerli İslami iradenin savaşı. “Milletin” ulusçulukla savaşı. Yeni Türkiye’nin inşa savaşı.

Bu toprakların oryantalizme ve “entelektüel sömürüye” karşı atipik başkaldırışı.

Lozan’ın, Sevr’in, Yalta ve Camp Davit düzeninin yıkılışı ile sonuçlanması muhtemel bir derin savaş.

Bu uzun metrajlı filmin finalinde bir taraf yenilecek ve tüm kurumlarıyla teslim olacak.

Bu savaşta bilinçle yer alarak adil ve vicdani sorumluluk üstlenenler onurlandırılacaklar.

omeraltass@gmail.com

twitter.com/altasyalvac

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s