Arap Baharı Bir Devrim mi?

Arap dünyasında 2010 yılının son aylarından itibaren baş gösteren ayaklanmaların bir devrim olup olmadığı tartışmaları sürüyor.

Gelişmeler için Arap baharı, Arap kışı, Arap devrimi, İslam devrimi, yeni BOP, iç karışıklıklar, demokratik devrim, halk ayaklanması, Kapitalist Liberalist talepler, yeni kukla rejimler operasyonu gibi tanımlamalar yapıldı.

Bu değerlendirmelerin tamamı Ortadoğu’yu dışarıdan seyreden bir bakışın ürünü.

Acaba ayaklanmalara beşiklik eden Tunus, Mısır ve Libyalılar durumu nasıl tanımladı?

Ayaklanmalara katılan, yaralanan, hapishanelere düşen, bedel ödeyen, hayatları altüst olan ve iktidar mücadelesine katılanlar nasıl bir kavramsallaştırma yaptılar?

Bu sorulara cevap bulabilmek için Tunus, Mısır ve Libya’nın yeni dönem anayasa metinlerini inceledik.

Muhammet Boazizi’nin 4 Ocak 2011 tarihinde zulüm düzenini protesto etmek için kendini yakmasının ardından başlayan olaylar dizisi Zeynel Abidin bin Ali’nin 14 Ocak 2011 tarihinde Tunus’u terk etmesiyle sonuçlandı.

Bin Ali’nin Tunus’tan kaçmasının ardından yapılan seçimlerle iktidara gelen partiler geçici bir anayasa hazırladılar.

“Tunus Cumhuriyeti Geçici Anayasa Taslağı” başlığı altında 58 sahifelik bir metin yayınladılar.

Tunus’un yeni mimarları Anayasa metnine giriş yazısında kendi doktrinasyonlarını diğerlerine oranla daha duygusal ve içten bir üslupla hazırlamışlar.

Tunuslular bu metinde, Tunus diktatörünün ülkeyi terk etmesi ile sonuçlanan olaylar bütününü “devrim (Essevra)” olarak tanımlıyorlar.

Devrimlerini üç ana unsur üzerinden doğduğunu ve başarıya ulaştığını vurguluyorlar.

“Onur (Elkerame), Hürriyet ve Adalet.”

“Devrimi bizzat halklarının gerçekleştirdiğini” ve “halklarının kahramanlığına hürmet ettiklerini” ifade ederek “devrimin hedeflerine ulaşması için kendilerinin de ne gerekiyorsa yapacaklarını” ekliyorlar.

Tunus’taki devrim mücadelesinin “karşı” tanımı ise şu kavramsallaştırmalarla sunuluyor.

“Sömürü ve diktatörlük düzeni.”

Anayasa metni, “yok edinceye kadar çabalayacakları olumsuzlukları” ise “zulüm, fesat ve adaletsizlik” kavramları ile tanımlıyor.

Tunuslular giriş yazılarında Arap filolojisinin eril bir karakteri eril ve dişil olarak genelleyen yapısını aşarak kadınların varlığına özel bir vurgu yapıyorlar.

“Yüksek insani değerler, evrensel medeniyet müktesebatı ve demokratik bir düzenin inşası, hür seçimler, kanunların üstünlüğü, bütün vatandaşlar arasında eşitlik, kardeşlik ve toplumsal dayanışma” gibi vurguların yapıldığı metin şu ifade ile sona eriyor.

“Bu Anayasa’yı biz halkımız adına Allahın bereketiyle kâğıda döküyoruz.”

25 Ocak 2012 tarihinde, Hüsnü Mübarek’in istifasına yol açan Tahrir Meydanı protestoları ardından Mısır yeni bir sürece girdi.

Yeni Mısır iradesi; 30 Kasım 2012 tarihli ve “Mısır Arap Cumhuriyeti Anayasa Projesi” başlıklı bir anayasa taslağı yayınladı.

63 sahifelik taslak anayasa metnine yapılan giriş yazısında Tunusluların yaptığı gibi Mısırlılar da devrimlerinin ideolojik örgüsünü ortaya koymuşlar.

Mısırlılar, Tahriri Meydanı sembolünün sürüklediği Mısır olaylarının tamamını aynı Arapça ifade ile “devrim” olarak niteliyorlar.

“25 Ocak 2011 devrimimiz.”

Tunuslular devrimi kendi halklarına bağlayarak ifade etmişlerdi.

İlginç bir şekilde Mısırlılar gençlerin devrimdeki fonksiyonuna özel vurgu yapma gereği duymuşlar.

“Gençlerimizin yarattığı ve halkımızın etrafında iltifat ettiği ve silahlı birliklerin yanlarında yer aldığı 25 Ocak devrimi..”

Yeni Mısır anayasa taslağı Tahrir Meydanı ideolojisinin itiraz ettiği olguları şu kavramlarla izah ediyor.

“Zulüm, vesayet, tuğyan, diktatörlük, ötekileştirme (Eligsa), yağma, bozgunculuk ve monarşi.”

Tahrir Meydanı’nın uğruna hayati tehlikeleri göze aldığı olguları ise şu kelime ve kavramlarla yazıya dökmüşler.

“Yaşam kalitesi, hürriyet, toplumsal adalet, insanlık onuru.”

“Yaşam kalitesi” ifadesi sadece Mısır anayasasında yer almış. Adalet kavramı da “toplumsal adalet” şeklinde bir terkibe dönüştürülmüş.

Mısırlılar, Tunuslular gibi devrim sürecindeki kadınların varlığının ve etkinliğinin farkındalık yaratmasını arzu etmişler.

“Erkeklerimizin ve kadınlarımızın mücadelesi” olarak pekiştirmeli vurgu var metinde.

Tunusluların metninde hissedemediğimiz derin Mısır devleti bilinçaltına ve medeniyetlerinin özgüvenine işaret eden vurgular dikkat çekiyor.

“Ebedi Nil kıyıları boyunca var olan kadim devletimizi ayağa kaldırmak için”, “İnsanın tarihi ve yaratıcı yürüyüşü sahifeleri ile bezenmek için”, “Temiz devrimimizin ve Mısırlıların eşitlik kelimesi ile tanımladıkları çağdaş demokratik düzenin inşası ve devamı için”, “Bireyin onurundan devletin onuruna”, “Bütün yapının fırsat eşitliği içinde olması, imtiyazın ve ayrımcılığın olmaması”, “Arap ümmetinin birliği”, “Mısır’ın fikri ve kültürel liderliği”..

Anayasa metni taslağına eklenen giriş yazısı, müelliflerin; “üzerlerindeki vatanın ve ümmetin hakkının izharı, vatanlarına ve insanlığa karşı sorumluklarının bilincinde oldukları” vurgusuyla son buluyor.

Libya’daki ayaklanmaların Kaddafi karşıtlığı üzerine kurulu karakteristiğini Libya Geçici Anayasası metninde de görüyoruz.

Libya’daki ayaklanmalar Tunus ve Mısır halk devrimlerinin ardından geldi. Süreçte muhalefetin tepe yönetiminin hazır oluşu ve silahlanması dikkatlerden kaçmadı.

20 Ekim 2011 tarihinde Muammer Kaddafi’nin öldürülmesiyle sonuçlanan ayaklanmalar “Libya Geçici Ulusal Konseyi” tarafından sevk ve idare edildi.

Tunus ve Mısır’daki doğal halk ayaklanması Libya’da adeta kurumsal bir itiraz şeklinde belirdi. Bunun izlerini anayasalarında da görebiliyoruz.

Libyalılar geçiş dönemi anayasalarını “Anayasa Metninin İlanı” başlığıyla dolaşıma soktular.

Libyalılar 2011 yılının tamamını kapsayan olayların bütününü, Tunus ve Mısır ile aynı Arapça tabirle “devrim” kelimesi ile açıklıyorlar.

“Kutsal(mubarek) devrim” şeklinde tabir ettikleri devrim için 17 Şubat 2011 tarihini esas almışlar.

Devrimin dinamiklerini açıklarken “Vatan toprakları üzerinde onuruyla yaşamak” gibi çok net bir ifadeleri var.

Devrimin neye karşı yapıldığını sorusunun cevabını da şu cümlede buluyoruz.

“Devrik rejimiyle Kaddafi’nin yok ettiği bütün hakların iadesi”

Libya diktatörü Kaddafi üzerindeki bu net vurguları Tunus ve Mısır metinlerinde görmedik.

Libya anayasa taslağına yapılan giriş yazısını incelerken Muammer Kaddafi’nin Libyalıların benliği ile nasıl oynadığını iliklerimize kadar hissettik.

Libya devriminin tezi ve anti tezi de aynı kelime ile başlıyor: Kaddafi

Bu metafor altında kalan satır aralarını kontrol ettiğimizde Libya devrimi tezine ek olarak şunlar öne çıkıyor.

“Vatanın birliği, adalet, eşitlik, refah, gelişme, huzur

Ayrı ayrı huzur ve refah kelimeleri diğer iki devrim literatüründe kullanılmamıştı. Libyalılar altını çizmiş.

Libyalıların kendilerini harekete geçiren karşıt olgularda da diktatörlük vurgusu yine güçlü.

“Baskı, tuğyan, istismar ve kişi faşizmi.”

Libyalıların anayasa taslağına eklenen giriş yazısı bu Anayasa’nın, “Genel seçimler ardından tam ve kalıcı bir anayasa hazırlanıncaya kadar yürürlükte olacağı” vurgulanarak son buluyor.

Arap Baharı denilen olguyu değerlendirirken sanki içinde yaşamış gibi pozitif ve negatif kati tutumlarda bulunmanın alilliği ortada.

Ancak Ortadoğu halklarının iradesini Batı rüzgârı önünde özsüz bir yaprak gibi doktrine edenlerin Tunus, Mısır ve Libyalıların dünyasına biraz hürmet etmeleri gerekmez mi?

omeraltass@gmail.com

twitter.com/altasyalvac

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s