Son topyekün savaş devam ederken

Sosyal ve siyasal yaşam Türkiye’de sadece iki salınım noktası arasında gider gelir aslında.

Bunlardan biri İslamlık diğeri İslam dışılıktır.

Diğer noktalar salınım eğrisinin tam ortasından ikiye ayrılan rotanın söz konusu iki temel noktayla irtibat araçları.

Tarikatlar, Nurculuk, Süleymancılık, Şeyh Sait hareketi, Milli Nizam, Ülkücülük, Nizamı Alem, Büyük Doğu Hareketi, Akıncılık, Hikmet Kıvılcım Solculuğu, İslami hareketler sarkacın bir tarafındaki kürenin içinden ilham alır.

Laiklik, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Türkçülük, Ulusçuluk, Kürtçülük, Devletçilik, Halkçılık, Çağdaş Uygarlık Düzeyi, Avrupa Birliğicilik, Batıcılık, Ergenekon Avrasyacılığı, Türk solculuğu, Medeniyetler İttifakı, Pozitivizm ve Liberalizm sarkacın diğer küresinin sertliğini besler.

Atmosfer içinde din bilinci dışındaki her olgu yapısal değişime uğruyor.

Maddi, somut ve pozitivist nesnelerin tamamı din formatının iç varlıkları olarak daima yeniden yaratılıyor.

Pozitivizm’in kendini enikonu ancak “karşı din” formatıyla gerçekleştirebildiğinin farkında mısınız?

Bu alt metinden hareketle 28 Şubat post modern askeri darbesi; ne askeri vesayettir, ne de siyasal bir darbedir.

28 Şubat 1998 post modern askeri darbesinin özü savaştır: İslamlığa karşı son topyekûn savaş!

Bu karşıtlık Cumhuriyet tarihi boyunca sürdü.

Gerçek ve diğer anlamları cari olsa da bu topraklarda, Cumhuriyetçilik asıl olarak İslami referans sisteminden inhiraf etme düzenidir.

Halkçılık hilafet ideolojisinin ilgası, Devletçilik yeni Batıcı devletin kutsanması, Milliyetçilik kafatası Türkçülüğünün yeni bir din olarak üretilmesidir. Laiklik dinin bütün görünür unsurlarını etkisizleştirme ilkesi. Batı demokrasisi ise modernleşme süreçleri tamamlanan Müslüman halkların sermaye tanrısına adandığı mabettir.

Liberalizm, Kemalizm’in tükenişini gören aydın Kemalistlerin yeni rol modellemesidir.

Liberalizm bu topraklarda Kemalist ideolojinin yeni dünya koşullarına uyarlanmak için yeniden üretilmesidir.

Estetize edilen Liberalizm de gerçekte İslam dışılığın modern, naif ve kadife karşıtlığının adıdır.

Liberal elitler; eş kökleri muhafazakâr Kemalistlere İslamcılara kızdıklarından daha fazla öfkeliler.

Çünkü onlar; muhafazakâr Kemalistleri, İslamlığı nötrleştirmenin en doğru yolunun liberalizm olduğunu anlamayan ve bu nedenle kendi mezarını kazan “gericiler” olarak tanımlarlar.

28 Şubat post modern askeri darbesinde aynı zamanda Muhafazakâr Kemalizm’in de tasfiyesi vardır.

28 Şubatın Kemalizm’i tasfiye etmeyi istemesi, Kemalistlerin İslamiyet’e karşı etkin ve bitirici mücadele verememesinden kaynaklanıyor.

Bu mantık ileride Ak Parti’nin Kemalizm’i tasfiyesini kolaylaştıracak zemini hazırlamıştır.

28 Şubat iradesi İslamlığın bir gen olduğunu ve bu inanç geninin yaralı hali ile bile 10 asır yaşayabileceğini tasarladı.

“28 Şubat gerekirse 1000 yıl sürecek!”

28 Ocak 1999 tarihinde o günkü devletin zirve noktası Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun tarihi ültimatomunda bu bilinç var.

Çok kereler daha izleyebileceğim The Last Of The Mohicans filminde Kızılderili neslinin son üç bireyinden küçük kardeş Uncas’ın uçurumdan aşağı atılışı gibi Son Müslüman yok edildikten sonra ancak pozitivist (pagan) felsefenin hayat bulacağına inandılar.

İslam terminolojisinde düz bir hukuk arayışının aracı olan Şeriatı şeytanlaştırdılar.

“Kahrolsun Şeriat” diye organize yürüyüşler düzenlediler.

Ensest bir ilişkiyi açığa çıkarmış gibi “Namaz kılıyorlar, Oruç tutuyorlar” şeklinde manşetler attılar.

Başörtü olayında dünyanın en büyük travmasından birine imza attılar.

O günden bugüne makûs talihine hala ağlayan binlerce üniversiteli genç kızın kırılan hayatları onarılamıyor.

On binlerce genç kız alanlardan dışlanıp ağır gelecek kaygısını yüreklerine gömerek evlerinde oturuyorlar.

Binlercesi psikolojik tedavi gördü.

Hiçbir zaman eline silah almayarak sadece düşünce platformunda mücadele veren on binlerce İslamcı genci sürdüler, önlerini kestiler, toplumdan dışladılar, suç istinat etmeden hapishanelere attılar.

On binlerce devlet memuru bir hiç uğruna bir gün içinde işsiz kaldı.

Dini terminolojiden birini hayatında sadece bir kez kullanmış insanları bile takibe alıp fişlediler.

Nice akademisyen akademik kariyerinden oldu.

Unutuldu ama ülkemizde bu nedenle tutunamayan ve hayatı öyle devam edecek olan mağdur binlerce erkek var.

CHP milletvekili Veli Ağbaba’nın da isyan ettiği gibi Zekeriya Şengöz ve Fahri Memur benzeri içeride nice tutuklu, açılmış davaları hala süren insanlar var.

Yakında bu realitelerin belgeselleri yapıldığında yaşanan dramlar şaşkınlıkla fark edilecektir.

28 Şubat iradesi; Kemalizm’in Alevilik, Ermenilik, Kürtlük ve İslamlık gibi dört düşmanlık üzerinden oluşturduğu devleti dönüştürerek sadece bir tek karşıtlığa kilitledi: İslamlık.

Bu anlamda kamuoyu baskısını azaltmak için diğer muhalefet topluluklarına sahte baskılar uyguladı.

Özel Harp Dairesi kaynaklı profesyonel yöntemlerin kullanıldığı çok kapsamlı psikolojik harekât başlattı.

28 Şubat askeri darbesi iradesi bu nedenle PKK’nın mimarlarıyla Kandil’de düzenli olarak işbirliği görüşmeleri yaptılar.

İrtica ile mücadeleyi el ele vererek birlikte yürütelim başlığında buluştular.

Solun, Alevilik üzerinden yarattığı mücadele hattının bütün neferlerini Ergonekon’un kilit noktalarına yerleştirdiler.

Alevi halkının bin yıllık kardeşliğini İslam düşmanlığı üzerinden ideolojik olarak yeniden kodlamaya çalıştılar.

Cevabını merak ettiğim soru şu: 28 Şubat 1997 askeri harekâtıyla halkına savaş açanlar halkın mahkûm edildiği karşı savaşı organize etmesine neden alınganlık gösteriyorlar?

İkinci soru: Bu nasıl bir sahici dava imiş ki kendi savaşlarında teslim alınanlar arasında dobra dobra gerçeği konuşan bir tane dahi kahraman çıkaramadılar?

Bunlar kendileri sadece savaşırken karşı taraftan neden diyalog yöntemlerini uygulanmasını bekliyorlar?

28 Şubat mantığı savaşını nice mevziler kaybetmesine karşın dört bir taraftan hala sürdürüyor.

28 Şubat askeri darbesi ve Ergenekon ekibinin dışarıda kalanlarının yeni karargâhının güvenli Kandil bölgesi olacağı kehanet değil.

Zıt kutuplar algısının ortaya çıkardığı ironiyi görüyor musunuz?

İmralı Barış Süreci; bize, kardeşliğe, birlikte yaşamaya ve ülke demokrasisine ait olanlarla bunlara karşı savaşa devam edecekleri ayrıştıracak ve tek merkeze mahkûm edecek bir süreç.

28 Şubat ‘psikololik askeri darbesi’nin 16. yıldönümünde bile savaşa devam edenlere savaş açılanlar iki türlü tepkiden birini verir.

Ya savaşır ya da teslimiyetin herhangi bir türüne meyleder.

omeraltass@gmail.com

https://twitter.com/altasyalvac

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s