Ceylan görünümlü çakallar kovulmadan barış olmaz!

Derinleşen algılar ve çarpıcı iddialar kaldı yadigâr

Toplu aile ya da işyeri çalışanları fotoğrafı çektirmek daima bir merasim izlenimi verir.

Bir karelik fotoğrafın içine her şeyi sığdırma çabası görmeye değer.

Basamaklara çıkan da vardır, yere çömelen de, hatta bazı karelerde yer sorunundan dirseğini zemine başını avucuna yaslayarak boylu boyunca uzananlar görülür.

Tarihe emanet etmek ve dönüp dönüp bakarak bu günleri unutmamak için, medyaya Fethullah Gülen’in dershaneleri kapama sürecinin 2015’e ertelemesi ardından “geri çekilin” dediği haberinin düştüğü 04 Aralık 2013 gününe ait bir fotoğrafı çekmeli. Bu öyle bir fotoğraf olmalı ki “makablini şamil” ilgili her şey çerçeve içine sığmalı.

Söz konusu fotoğrafın altına Cemaat-Hükümet çatışması yazılmalı. Bu tanım, olayı yanlış izah edip asimetrik bir eşleştirme yapıyor ama Hizmet grubu çatısı altında yeni devlete karşı yapılan kalkışma gerici hâkim medya tarafından hala böyle adlandırılıyor.

Fotoğrafın anlattıklarına bakılacak olursa şunlar not düşülebilir.

1- “Cemaat- hükümet gerginliği” başlığını taşıyan, hangi olağanüstü hareket kabiliyetlerine sahip oldukları kestirilmeyen Zombi metaforu ya da Elm Sokağı kâbusu gibi fantastik temalı, karmaşık ve gizemli bir oyun haftalarca toplumun ve siyasetin gündemini meşgul etti. Nitelemenin bu kadar ağır oluşu kamuoyundaki algının uç noktalarını işaretlemek amacıyla bilerek yapıldı.

2- Devlete karşı mücadele eden illegal, profesyonel sosyal bir yapının var olduğu ve bu örgütlülüğün bilinenin aksine sadece dini cemaat olarak tanımlanamayacağı aynı zamanda politik bir hareket olduğu netleşti.

3- Hareketin; cemaat imamı ile siyasi kanat liderinin M. Fethullah Gülen’in şahsında birleştiği, kamuoyunun onun sadece ve sade bir Hoca olduğu yönündeki kanaatte yanıldığı ortaya çıktı.

4- Hizmet Hareketi diye “gücü kestirilemeyen” bir grubun tek amacının devlet yönetimini ele geçirmek olduğu yönünde yaygın bir kabul oluştu.

5- Hizmet Hareketi’nin devletin en önemli yönetim merkezlerinde, emniyette, yargıda, bürokraside vs. yerleşmiş adamları olduğu ve onların aldıkları talimatlara göre hareket ettikleri algısı pekişti.

6- Dershane olayıyla birlikte kamuoyu, siyasi kimlikleri tartışmalı, İslami özellikleri olmayan ve top sakal çetesi denilen köşe yazarlarının onlara bağlı tetikçiler olduğu yönünde ortak bir kanaat edindi.

7- Hizmet hareketi, Cübbeli Ahmet hoca ve Deniz Baykal ile ilgili ortaya çıkarılan seks kaseti olayı ya da komplosunun bir Hizmet organizasyonu olabileceği konusu konuşulacak kadar politika kazanının içine girmiş oldular.

8- Camia ile ilgili yazan, çizen, konuşan, kritik yapan, eleştiri getiren herkesin telefonlarının dinlendiği, maillerinin ve diğer iletişim ilişkilerinin kontrol altında tutulduğu her yerde alenen konuşulmaya başlandı.

9- Dershane tartışmaları yaşanırken taraflar üsluplarıyla meselenin sadece dershane meselesi olmadığını ispatladılar.

10- Hizmet grubu, Yeni Devlet’e karşı başlattığı sistematik başkaldırının sebeplerini ve “niye” sorusunun tam karşılığını ortaya koymakta başarılı olamadı, gerekli görmedi ya da zaten öyle bir “dertleri” yoktu.

11- Kamuoyunda bazı uçlar Fethullah Gülen olgusunu abartarak El-Kaide lideri Üsame Bin Ladin algısıyla birleştirdi. Gerçekte böyle biri var mı, sanal bir figür mü, yaşıyor mu yaşamıyor mu, o sert konuşmaları gerçekten kendisi mi yapıyor, yoksa montajlanarak komploya kurban mı ediliyor, kendi adı kullanılarak ortaya konan eylemlerden haberi var mı?

12- Cevşen’den ve kalemden başka bir şeyi ellerine almayan şakirtlerin ellerinden bu kez modern silahlar gibi telefonların düşmediği, onunla tweet attıkları, Face’ye notlar düştükleri, ilgili yazı ve haberlere yorumlar gönderdikleri konuşuldu. Bu faaliyetlerin bazılarının üslubunun şaşırtıcı bir şekilde hakaret, sövgü, küfür, karalama, tehdit içermesi büyük şaşkınlık yarattı.

13- Gerginliğin açıkça konuşulması sürecinde verilen tepkilere bakıldığında Hizmet’in cemaat üyelerinden daha fazla olan sempatizanları ile ayrıştığı ya da onları tamamen kaybettiği izlendi.

14- Kamuoyunda hala varlığını koruyan, dindarların; temiz kalpli, mert, dürüst, içi-dışı bir, güvenilir ve sırtı dönülebilir insanlar oldukları imajı darbe aldı.

15- Bazı yazarlar, Hizmet’in Müslümanlık üzerinde yaptığı tahribatı ve yaydığı korkuyu bir zamanlar Doğu’da Hizbullah maskesi altında yapılan tahribatlar ve yayılan korkularla kıyaslayarak olası tehlikelere karşı tedirginliklerini dile getirdiler.

16- Hizmet’in çatışmayı ölüm kalım savaşı olarak algılamayan herkesin sırtına büyük bir sorumluluk yıktığı ve hatta çoğunlukla onları nankörlükle ve hainlikle suçladığı görüldü.

17- Hizmet Hareketi’ni kimin temsil ettiği henüz tam olarak belirginlik kazanmadı. Bu süreçte Zaman Gazetesi, Bugün Gazetesi, Saman yolu Tv, Bugün Tv, Herkül.org, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı öne çıktı ama bir koordinasyonsuzluk göze çarptı. Yazılan, çizilen ve konuşulanların ne kadarının cemaatin tüzel varlığını temsil ettiğine dair belirsizlik giderilemedi.

18- Dershaneler süreci, Hizmet hareketi ilgili “İsrail ile organik ilişkileri var” algısına yaygınlık kazandıracak yeni materyaller sağladı.

19- Fethullah Gülen’in Batılılar ve Siyonist güçler tarafından rehin alındığı, onun bu nedenle kendisine söylenen şeyleri uygulamak zorunda kaldığına dair kuşkuyla bakılan önyargıların daha geniş kesimler tarafından da tartışılmasına sebep oldu. Bu, öylesine şüyuu buldu ki bazıları belge görmemelerine rağmen buna inanmaya başladı.

20- Hizmet medyası, Fethullah Gülen’e ait olduğu söylenen bir video yayınlayıp Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak “firavun” dediğine kamuoyunu inandırdı.

21- Kamuoyu, karıncayı ezmeyenlerin devlete karşı gelmesini Gülen’in Amerika’da oluşunu da içine katarak arkalarında duran büyük güçlerin varlığına bağladı.

22- M.Fethullah Gülen Hoca’nın mülayim, barışçı, mütevazı, diyalog için çalışan, munis ve masun kimliği ve imajı ortaya koyduğu öfke içerikli video performanslarıyla büyük yara aldı.

23- Günahlardan kaçıp bir soluk onun vaazlarına sığınan milyonlarca sempatizanın kalbine kesif bir şüphe girdi, “aynı takvayla onu dinleyemeyeceklerini” ifade edenlerin sayısı arttı.

24- Sadece belli kişilerin konuştuğu “bu cemaat bugüne kadar hiçbir olayda Müslümanların ne sevinçlerinde yanında oldular ne de herhangi bir sıkıntıda omuz verdiler” yargısı daha büyük kitlelere yayıldı.

25- Nurcu Hareket’in, diğer Nur oluşumlarla da problemleri olduğu su yüzüne çıktı ve Hizmet’in takip ettiği davet yönteminin Nurculuk dünyası ve Sait Nursi ruhu ile ilgisi olmadığına dair yoğun eleştiriler aldılar.

26- Okumuş, beyaz yakalı, aydın, iyiliksever, akıllı, zeki, çalışkan, temiz, huzurlu ve iyi giyimli bazı Hizmet üyelerinin bir talimatla dilini ve tavrını bozduğu görüldü. Muhafazakar insanları galiba en fazla bu durum yaraladı.

27- Bazı insanlar İslam, Gayretullah, Hizmet, Rızayı bari, Allah rızası, şefkat, kardeşlik zamanı gibi dini terminolojilere karşı soğukluk hissetmeye başladılar.

28- “Bundan sonraki hayatımda ihlâsla kuran okuyan ve samimi bir şekilde dinden bahsedenlere nasıl güvenebileceğimi kestiremiyorum” diyen bireylere rastlandı.

29- Özellikle Liberal aydınlar yazdıklarıyla Hizmet grubunun nasıl bir haksız propaganda içine düştüğünü, pireye kızıp yorgan yaktığını kamuoyuna duyurarak devletin, Ak Partililerin ve aktif savunucularının yapamadığı kadar Hizmet grubunu deşifre ettiler.

30- Erdoğan’ı sürekli eleştiren yazılar yazan nice köşe yazarı Hizmet üst yapısının dört elle sarıldığı 2004 MGK belgelerini bir manipülasyon olarak kabul etti.

31- Hizmet grubunun Suriye devrimi perspektifinde ve Mısır darbesinde hükümet ile paralel durmamak için elinden gelen her şeyi yaptığı iddiası iddia olmaktan çıkıp yaygın bir kanaate dönüştü.

32- Hizmet grubunun dershane kavgasını gereğinden fazla büyüttüğü şu olayda zirve yaptı: Barış sürecini bir üst evreye taşıyan Barzani ve Şivan Perwer’in katıldığı Diyarbakır buluşmasını kendilerine ait hiçbir medya platformuna taşımadılar.

33- Dershanelerin kapatılması süreci Hizmet’in ve Hoca’nın bütün geçmişini, özelini ve mahremini sahne ortasına döktü.

34- Hizmet’in üst düzey yöneticilerinin, çatışma sürecinin Hizmet’i; içten pazarlıklı, iki yönlü, tehlikeli ve güvensiz bir zemine sürüklediğini hiç umursamadan ateşe körükle gittiklerine tanıklık edildi.

35- Dershane süreci ile alevlenen gerginlik bir çok insana şu birbirinden çarpıcı iddia nedenleriyle parmak ısırttı:

a- Yargıdaki “adamlarıyla”, MİT müsteşarı Hakan Fidan’ı tutuklayarak Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek istemişler.

b- Mavi Marmara olayında “neden İsrail’den izin almadan iş yapıyorsunuz” demişler.

c- 28 Şubat’ta Necmettin Erbakan’ı en zor zamanında sırtından vurmuşlar.

d- 28 Şubat’ta Çevik Bir’e mektup yazıp dershanelerin hepsi senindir demiş, Erdoğan’a gelince başkaldırmışlar.

e- Türkiye’nin PKK terörünü bitirmek için Oslo’da yaptığı gizli görüşmelere alınmadıkları için nasıl elde ettilerse devlet sırrını deşifre etmişler.

f- Gezi Parkı olaylarını terör görüntülerine rağmen her yerde savunmuşlar, destek vermişler hatta çadırları talimatla yakmışlar.

g- Değişik alanlarda sınav sorularını çalarak kendi öğrencilerine vermişler.

h- Sadece zeki çocuklarla ilgilenip orta dereceli ve zayıf öğrencilerin yüzlerine bakmamışlar.

i- Ticari faaliyetlerinde rakiplerini diskalifiye etmek için her yolu denemişler.

j- “Barış Süreci lehine artık bir şey yazmayın” demişler.

k- KCK’ ye operasyon yaparak BDP’li 22 belediye başkanını içeri atmışlar.

l- Ergenekon ve Balyoz tutuklamalarını gerçekleştirmiş sonra da “yüreğimiz yanıyor” demişler.

m- Büyük sermayeli firma sahipleri bile işin içine girmiş cemaate karşı eleştirel yazı yazanları arayıp tehdit etmişler.

n- Amerikan istihbaratının Amerikalı Müslümanları fişlemesine destek çıkmışlar.

o- Özel Yetkili Mahkemeler’i onlar organize etmiş, devlet içinde devlet kurmuşlar.

p- Zaman’da yayınlanması şık kaçmayacak haberleri, operasyon yapıp yönetimine el koydukları Taraf Gazetesi’nde yayınlıyorlarmış.

q- Taraf Gazetesi’ni önce Ergenekon operasyonu için kullanmışlar şimdi de benzer bir operasyonla Erdoğan’ın tasfiyesi için kullanıyorlarmış.

r- “Tayyip’in burnunu sürteceğiz, bütün planımızı o bozdu” diyen üst düzey bölge sorumluları telefonla arayarak bağlılarını teşvik ediyorlarmış.

s- Yurtdışındaki bazı muhabirleri Erdoğan’ı anlatırken “size nasıl diyeyim Hüsnü Mübarek gibi bir diktatör” demişler

t- Askeri istihbarata ait iki dinleme cihazı bulunamamış, onlar şimdi bu cihazlarla komplo planlarına malzeme topluyorlarmış.

u- Bazı yöneticiler “seçimlerden önce yoğun bir seks kaseti furyası ve yolsuzluk dosyası sağanağı olacak, bekleyin, her şeyi o zaman göreceksiniz ” diyorlarmış.

Bir fotoğraf çerçevesi içine sığdırmaya çalışılan Cemaat-Hükümet çatışmasında temel de iki unsur var:

1- Hizmet olgusuna karşı algı değişimi ya da pekişmesi

2- Çoğalan ve yalanlanmayan çarpıcı iddialar

Algı değişimi ile, masumiyetin tükenişi, güven zedelenmesi, cemaat, hoca, hizmet, kardeşlik vb. kutsal kabullerin yıpranması, temiz yüzlü çocuklar imajının tartışılması, sivil toplumların bağrından fenalıkların da çıkabileceği, Hizmet’in yerli bir sosyal yapı olmadığı önyargısının güçlenmesi, Hizmet’in kamuoyuna karşı yansıttığı mülayim yüzünün içten olmadığı gibi nice olgu kamuoyunun gündemine girmiş oldu.

Ortaya atılan büyük iddialar ise, sözcüler tarafından yalanlanmadığı gibi o iddiaların doğru olabileceğine dair nice yeni ipucu sunuldu.

Bir bakıyorsunuz, sadece video iletişimi ile Hoca “mücadeleye devam” dedi.

Hoca “geri çekilin” dedi, deniliyor.

Sanki Sun Tzu savaş sanatı kitabını tedris ediyor gibi yapılan bu talimatların ne demek olduğunu ya bilmiyorlar ya da hakikaten kamuoyunun bilmediği ölçüde devletler arası bir savaş var ortada?!

Kamuoyuna yansıyan şekliyle olay çok net: Kimsiniz siz? Neden ve hangi cesaretle üstelik demokratikleşen devlete karşı çıkıyorsunuz?

Gezi Parkı olaylarında ortaya çıkan anlamlı itirazların tamamını almayı ve anlamayı ertelemeye sebep olan, oligarşik sermaye ve dış güçlere bağlı “karşı devrimcilerin” varlığı nedeniyle “Çakalları kovmadan yüzleşme olmaz” başlığını taşıyan imzamla bir yazı yayınlandı.

Türkiye yeni Türkiye koşullarını içselleştirmeye çalışırken, normalleşirken, sivilleşirken, barış sürecini hazmetmeye çalışırken ve yeni demokratikleşme paketleri sıra beklerken, henüz Anayasa yapımı tamamlanamamışken ortaya çıkan bu anlamsız çatışma da neyin nesi oluyor?

“Geri çekilin” de ne demek? Bu nasıl bir kavramsallaştırma?

15 yılını dershane eğitimciliğine ve yöneticiliğine vermiş bir kişi olarak hükümetin en başarısız bakanlığı olan Milli Eğitim Bakanlığı alanında ortaya konan itirazları almayı, anlamayı ve üstüne katkı sağlamayı “karşı devrim kalkışmaları” nedeniyle detayları ciddiye almayı ertelemeye neden olanlar için; masumiyeti olan Cemaat olgusunu ve Sibirya’da bile “üç-beş kelime” öğretmek için “üç-beş kuruşa” çalışarak sadece yüreğine yerleşen Allah rızası için hizmet veren ve bazıları “şehit olan” tüm bağlılarını tamamen ve bir kez daha ayırarak diyoruz ki:

“Ceylan görünümlü çakalları içinizden kovmadan barış olmaz!”

İçinizden; yukarıdaki korkunç algı, iddia ve gerçeklerin oluşmasını sağlayan, ülkenin en değerli sivil oluşumunu terörize eden ve sizden görünen çakalları kovmadan her şey yeniden başa saracaktır.

Sayısız bahaneleri de kapıda daima hazır bularak!

Bu koşullarda barış “zillettir.”

Nasıl ki hükümetin yanlış bir politikayla en güvendiği bakanlarından Bülent Arınç’ı Gezi Parkı’nın karşı devrimci Taksim Platformcularıyla “yüzleştirmesi” bir zillet olduysa!

omeraltass@gmail.com

twitter.com/omraltas

http://www.facebook.com/Ömer Altaş

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s