Kemalist yapılar neden bu kadar ‘kişiliksiz’!

Ülkenin demokratik, illegal ve paralel muhalefet yapıları, 2014 Cumhurbaşkanlığı çatı odayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu belirleyerek kamuoyuna öylesine “dişi” bir olgu hediye ettiler ki her gün yeni bir analiz yapma imkânı veriyor.

Ekmeleddin İhsanoğlu “yeni Türkiye” olgusuna destek veren kamuoyunda farklı etkiler de yaptı, hatta içimizden kimi “ilerici” aydınlar çok profesyonel, kapsamlı, kompakt ve etkin konsesüs içeren bir proje ile karşı karşıya olunduğunu düşünerek biraz endişelendiler.

Konu politika olunca ilk refleks komplo teorisi temelinde gerçekleşir, tabi ki bu makul ve gerekli bir refleks, ancak görünen o ki, İhsanoğlu’nun adaylığına “düz” bakmakta hiçbir sakınca bulunmuyor.

Belki de bu sürpriz adaylık atraksiyonunun bütün iç gerçekliği “düz bir bakışla” görülebilir.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına “düz” bakıldığında ortaya bir “ karikatür” çıkıyor.

Olasıdır ki, Cumhurbaşkanlığı yarışı beklentilerin aksine “komik” geçecek, “komik” bir şekilde sonuçlanacak.

Senaristler komediyi iki realite arasındaki büyük boşluk olarak tarif ederler, herkes seçim startını, seçim sürecini ve sonuçlarını bu tarifi düşünerek takip etsin.

Azametli konsesüs, terör eylemleri haricinde dişe dokunur bir karşı hamle bile gerçekleştiremeyecek gibi görünüyor.

Ancak ya IŞİD, Ya DHKP_C ya da PKK içi muhalif unsurların harekete geçirilmesi, büyük metropollerde kamuoyunu derinden sarsacak patlamaların olması vb. şeklinde ‘iş görebilecek’ bu tarz komplolar kaldı, diğerlerinin tamamı hükmen mağluplar, mindere bile çıkamayacak ya da etkisinin olmayacağı bizzat planlayıcıları tarafında teslim edilecek. Onlar, 17 Aralık 2013 sürecinde kendi elleriyle ve akılsızca çoğu kurşunlarını kullandılar, geride kalanlarının da içini boşalttılar.

Kurtarıcı olabilecek tek ve son hamle, Turgut Özal’a yaptıkları suikasta benzer bir suikast girişimidir. Yeni Türkiye kurucu önderini dürbünlü sniper ile vururlarsa Erdoğan’dan kurtulabilirler ama bu olayı 17 Aralık 2013 operasyonlarından önce yapmadıkları için fasit ve faşil bir operasyon olacaktır. Gözleri kararır ve akıl tutulması yaşar “işi” buraya taşırlarsa yeni Türkiye düzeni 10 yılda kat edeceği mesafeyi 6 ayda kat ederek daha hızlı inşa olur.

Kararı şimdiden kendileri versinler; yeni Türkiye yavaş yavaş mı yoksa ivedi bir şekilde mi inşa olması lehlerine olur?

Bazen abartılı bir kader örgücüsü çağrışımıyla, siyasal olayları müteal bir üslupla kamuoyuna sunmamız karşısında şaşkınlık yaşayanlar, yakın geçmişten yeterli sayıda retrospektif ipucu bulacaklar, bu yaklaşımların “yabana atılır” bir zemini olmadığını anlayacaklardır.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri karşı-hamlesi de daha önce gerçekleşen olaylarda olduğu gibi “basit sorular” karşısında direnemeyecek.

Ergenekon “kapalı, soyut” yapısıyla yenildi. Cumhuriyet ve laiklik yürüyüşleri darbecilikle ve gericilikle eşleşti, kaybetti. Gezi süreci, siyasal bencillik ve haddini aşan yapısıyla saman alevi gibi söndü. Hizmet Hareketi ‘tüzel kişiliği’; ihanet, komploculuk ve gâvur savunuculuğu çaprazı nedeniyle balon gibi söndü.

Her biri “NEDEN?” sorusunun cevabını veremediği için bittiler.

“Neden Türkiye’nin demokratikleşme, normalleşme ve barış sürecini en azından yavaşlatan en ilerisiyle de geriye çeviren bir tutum içindesiniz, neden?”

Yeni Türkiye’yi tek başına bu soru inşa etti.

Gerek Ekmeleddin İhsanoğlu’nun gerek onu seçen eski Türkiye yelpaze yapılarının, bu soruya verecekleri cevap yine tatmin edici olmayacak.

“Ekmeleddin bey; sahi siz neden Cumhurbaşkanı olmak istediniz?

Ya da neden Cumhurbaşkanımız sen ol dediklerinde buna itiraz etmediniz?

Siz kimsiniz?

Bu büyük göreve uygun musunuz?

Yaşınıza, başınıza, siyaset tecrübenize ve kültürünüze, teşkilat birikiminize, Türkiye toplumunun ihtiyaçlarına gücünüz yeter mi sizce?

Siyasete ömrünü verenler karşısında, o dev ve ‘size ait olmayan’ bedene baş olmaya çalışmanız karikatür olmaz mı?

Muhafazakâr formasyonunuzu çekip çıkardığımızda acaba sizden geriye ne kalır?

Muhafazakârlığınızın biçimlenmesinin, hükmen bitmiş eski düzen unsuru olduğunun pekâlâ kendiniz de farkında iken herşey sizinle mi yeniden dirilecek?

Siz sura üfürebilecek “nefese” sahip misiniz?

Soruyoruz ki; İslam ümmetinin yüreğini yakan nice kavşak olayda küresel düzenle darbecilik bağlamında paralelliğiniz sizde ‘mahcubiyet’ duygusunu hiç harekete geçirdi mi?

İçi ‘sorunlu İslamlık duruşlarıyla’ dolu bir İslamlık kalıbı ne kadar etkili olur sizce?

Bu çelişkili durum sizi ne kadar ayakta tutar? Bunun adı anlamsızlık ve “ikiyüzlülük” değil midir?

Kendi bir kişilik ortaya koyamayan ergenlere “babasının oğlu”, ortaya bir varlık koyamayan kızlara “anasının kızı”, bir değer sunamayan eşlere “filanın eşi” dedikleri gibi bu anlamda henüz bir varlık değilken ülkenin en tepesine talip olmanız, sizi de benzer bir metafora kurban etmez mi?

Kemalizm’in kumar adayı.

Eski jeopolitik düzenin yeni stratejik adamı.

İngiliz aklı.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığının; zıp çıktı pozisyonu, çaresizlik algısı, eski rejimliliği, temsil sınıflarıyla ontolojik uyumsuzluğu, politikaya bir gömlek az gelmesi, devlete yakışıksızlığı, inanç kişiliğinin sentetik örneklikleri nedeniyle oluşturduğu karikatürün farkında olmayan gerici aydınların onu “pışpışlaması” kimseyi endişelendirmemeli.

Onlar daima suyun tersine yüzdüler, yine şelalenin altında gözlerini yukarıya dikmiş durumdalar.

Not düşülmesi gereken tarihi değerde asıl sorun ise şu: Neden Kemalizm bu kadar ‘karaktersiz’ çıktı?

Belki daha doğru soru şu olur, Kemalist yapılar neden bu kadar köksüz?

Kemalist kanaat önderleri, komutanları bugüne kadar neden bu kadar kimliksiz bir görüntü verdiler?

En temele soru ise bu: Kemalizm neden bir karakter, bir kişilik yaratamadı?

Toplum; en hızlı otoriter Kemalist yapıların ve kişilerin ne olduklarını, Ergenekon sürecinde, Cumhuriyet mitinglerinde, Gezi’de, Cemaat olaylarında ve 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde gördü.

Neredeyse bir tane dahi ehliyetli, karakterli, kişilikli, yiğit ve davasını bangır bangır savunan gözü kara öndere tanık olunmadı.

Ekmeleddin İhsanoğlu’nu seçen otoriter Cumhuriyet’in en temel sınıfları Laikler, Türkçüler ve Solcular henüz kimse toprak atmaya cesaret edememişken küreklerini hevesle doldurarak Kemalist lahidin üzerine boşaltmaya başladılar.

Kendi içinde büyük ‘kişiliksizlik’.

Yazık!

Bari biraz ağıt yakın..

omeraltass@gmail.com

twitter.com/omraltas

http://www.facebook.com/Ömer Altaş

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s