Her şey küresel anın bir aynasıdır. Özgünlük yoktur.
Türkiye, dünya halinin bir özeti.
Dünyada, iyi ile kötünün savaşı devam ediyor.
Devletler, şirketler, finans kuruluşları, askeri-sivil yapılar ve dini oluşumlar kötülüğü temsil ediyor. İnsan (Toplum) ise iyiliği.
Bu nedenle, kötülük egemen yeryüzünde.
Ne oluyorsa, tüm yapılar, iyi niyeti kaybedip şer ve kötülük üretip duran komplike odaklara dönüşüyor.
Dünya; insanın kendi elleriyle kurduğu teşkilatların haddi aşma bedelleri ile yüzleşmekten yoruluyor.
Bugün, her yerde, toplumlar, her zamankinden çok işte bu kriz ile mücadele ediyor: Şeytani bir tabiata sahip olan örgütler ile melekût tabiata sahip olan toplum arasında yaşanan kriz ile mücadele ediyor.
Devlete, şirketlere ve yapılara giden/katılan her insan bir süre sonra bozuluyor ve toplumuna yabancılaşıyor.
Bire birde, toplumu, kötülüğe ikna edemeyen şeytan; kurum ve kuruluşlar yoluyla kafasındaki ideal ortama ulaşıyor.
Ama toplum, bu sorunsal karşısında pes edecek gibi görünmüyor.
Toplum; ürettiği her yapıyı bizatihi kontrol ederek kötülüğü minimize etme iradesinde kararlı.
Türkiye’de de toplum, yaşanan bu çatışmanın bizatihi tarafı.
Türkiye’de; toplum ile eski düzenin, eski kurumların, eski cemaatlerin, eski şirketlerin savaşı var.
Türkiye’de; eski devlet, eski şirket, eski sivil-askeri her yapı topluma rağmen konuşlandığı için dört başı mamur kötülük üreten merkezlere dönüşmüş durumdalar.
Toplum dışılar, üstelik başka toplumların üst yapılarının menfaatlerini önceliyorlar.
Şöyle bir bakın; ne kadar eski kurum varsa hepsi dönüşüm sürecinin herhangi bir aşamasında sınavını kaybetti.
Son olarak bu kervana HDP de aleni katıldı, fıtratına döndü.
Türkiye’de toplum, bu nedenle, kendi asli yapılarını oluşturma noktasında elde ettiği tarihi fırsatı, en iyi haliyle değerlendirmek istiyor.
Ancak, insanımız; yeniyi inşa ederken eskinin yıkımında olmadığı kadar yoruldu.
Toplum, esasında eskinin yıkımı ve yeninin inşası için kimi seçtiklerinin, kimi yeni Türkiyelilerin liyakatinden ve ehliyetinden rahatsız.
Ama bunun bir süreç olduğunun farkında.
Önündeki problemlerin; mümkün olduğunu, geriye dönüşün mümkün olmadığını biliyor ve mücadeleyi elden bırakmıyor.
Toplum, toplamda, mikro hücreleri olan aile ve mahalleolgularından hareketle yeni bir devlet inşa etmek istiyor.
Toplum vasatlıktır.
Toplum iyiliktir.
Toplum erdemdir.
Toplum adalettir.
Toplum haysiyettir.
Toplum güvendir.
Toplum estetiktir.
Toplum sanattır.
Toplum barıştır.
Toplum kardeşliktir.
Toplum normalliktir.
Toplum annedir. Kendi örgütlerine, kurumlarına çocuğu muamelesi yapar. Huysuzluk ve yaramazlık ettiğinde, kendi çocuğu bu, behemehâl terbiye eder.
Yaşanan süreç budur, bu ilişkiyi kurma mücadelesi ve ümididir.
Toplum bu ülkede global bir aile kuruyor.
Bu duruma, sadece, eski yapılar ve yeniye geçiş yapamayan zihniyetler direniyor.
Temel çelişki; eski ile yeninin çatışması olarak kendini gösteriyor.
Bu nedenle eski içinde her çeşit yapı ve zihin var.
Kemalisti, Sağcısı, Solcusu, Seküleri, Liberali, Türkçüsü, Kürtçüsü, Müslümanı.
Devlet, devlet kurumları, holdingler, sermaye sınıfları, partiler, sivil örgütler, illegal örgütler ve cemaatler var.
MHP, CHP, HDP, Milli İttifak, BTP, Vatan Partisi, Birleşik Haziran Hareketi, Hizmet Hareketi var.
AK Parti de; (kitlesel varlığı hariç) yapısal olarak önderlik kurumu çıkarıldığında diğer ara kadrolar olarak bu dönüşümün gerisinde kalıyor ve taşıyamıyor.
Üst kadro AK Parti, devrimci; alt kadro AK Parti ise oportünist, statükocu ve eski yapı karakterinde. Alt AK Parti, başlarına bela(!) devrimci rotadan rahatsız ve alenen kaldıramıyorlar. Ancak toplumsal enerji güçlü olduğu için ne karşı safa geçebiliyorlar ne de inşa sürecine omuz verebiliyorlar. Onların bedenleri devrim tarafında ruhları Cihangir’de, Bebek’te, Beykoz’da.. Toplum ve AK Parti öncüleri arasında taşıyıcı kanallarda bu anlamda boşluk var.
Süreç boyunca; daima mızmızlanan, bir türlü kafa karışıklığını çözemeyen, karabatak gibi; her krizde yok olan ve Erdoğan kazanınca ortaya çıkan ara kademe AK Parti kadrolarını aklınıza getirin, nasıl da kendilerini belli ediyorlar.
Üst AK Parti aklı, toplumsal ideale doğru koşarken ve çırpınırken, alt AK Parti kadro ruhu, özellikle belediyelerde ve KİT’lerde eski yapılar gibi kötülük ve negatif enerji üretip duruyorlar.
AK Parti seçimden sonra kurumuş, keçeleşmiş, kirlenmiş derisini, inorganik kabuğunu terk edip yeni diri bedeniyle yola koyulmak zorunda.
Bu satırlar toplum içinde yer alan ve hala kafası karışık olanlar için yazıldı.
Anadolu’nun babayiğit ülkücüleri, fişek Milliyetçiler, kelimenin öz anlamıyla halkım diyen Solcular, ontolojik huzursuz Liberaller, düşünme biçimi farklı dini cemaat mensupları, kimse beni anlamıyor yalnız bir Ebuzer’im diyen İslamcılar, idealist Kürtçüler, yeni HDP’liler, yüreği Kürtlük olgusu ile yanıp tutuşanlar, bayrak ve vatan deyince gözleri nemlenenler, anlamsız yere yaşam tarzı kaygısı taşıyan Laikler, yüreklerini ikna edemeyen Aleviler, başka duyguları baskın olan Ermeniler ve istediği payeyi alamadığı için gizli gizli partisi aleyhine çalışan mağdur(!) AK Partililer için yazıldı.
Yolumuz müstakim.
Dönüşümü toplum idare ediyor.
Toplumlar; avangart, öncül bir varlığa tutunmak zorunda.
Toplum; değişimin, dönüşümün ve bu sivil, demokratik devrimin önderini belirledi, varsa daha iyisi bayrağı devralabilir, sorun yok.
AK Parti taşıyıcı servis hepimiz görüyoruz bu gerçeği. Asıl anlamı başka mahfillere değil kendi benliğinize yükleyin!
Bu yola omuz verin. Bu yol hepimizin.
Kaldığımız yerden devam etmeliyiz.
Bugüne kadar neler kazandık farkında değil misiniz? Bütün partiler parti programlarında yeni bir Türkiye’nin ihtiyaç olduğunu beyan ettiler. Bu bile tek başına yetmez mi? MHP ile HDP’nin Eminönü’nde yan yana stant açıp ayrı ayrı halaya duracağı ve hiçbir taşkınlığın çıkmayacağı kimin aklına gelirdi?
Dünyayı versek toplumsal barışı tesisi edemeyiz diye düşünürdük hatırlayın. Hem Kürtler hem Türkler.
Yepyeni bir Türkiye hepimiz için iyi olacak.
Bu amacın, ana bir çekiciye ihtiyacı var.
O, orada öylece hazır duruyor.
Başka araç aramanın maliyetine neden katlanalım?
Meseleleri zihninizde gereksiz yere büyütemeyelim.
Konu net.
O gün evde oturmayın.
Başınıza yorganı çekmeyin.
Yaşamın bu netameli gerçekliğinden uzaklaşmak için tarihi seçim gününün içinde olduğu o üç tatil gününde kendinize iş çıkarmayın.
Gidin.
Ve gereğini yapın.
Arakanıza dönüp bakar mısınız kazanımlardan, dönüşüm parametrelerinden nasıl büyük bir hacim oluşturmuşuz.
Kendi gücünüzün neden farkında değilsiniz? Muhasebe yapın; her zamanki gibi kendinizi kınamaktan nasıl iş göremez hale geldiğinizi görün.
Geriye dönüp baktığınızda neleri ıskaladığınızı bir bir hatırlar mısınız?
Bardağın dolu tarafına ne zaman bakacaksınız?
Yine yaparız.
Yine yapacağız.
Kendi öykümüzü yarım bırakmayalım.
Net bir başarı ile daha iyi yol alırız.
Ülken için kendimiz için.
İstikrar, barış ve normallik ortamına daha sühuletle ulaşırız.
Üstelik sahne gerisinde ne mülevves planlar yapıldığını pekâlâ görüyorsun, buraya hiç girmiyoruz.
7 Haziran’da toplum kendini test edecek.
Sen de şahit ol!