İktidarları, bir harim yönetir. Geri kalanlar vatandaştır.
Bazı dini kuruluşları, akrabalar yönetir. Geri kalanlar cemaattir.
Örgütlerde, lider ve icra kurulu aynı köylüdür. Geri kalanlar elemandır.
Sosyal ve politik hareketlere; bir kanaat, bir meşrep yön verir. Geri kalanların kaderi kitle olmaktır.
Türkiye’de en geniş anlamıyla örgütlülük yoktur; asabiye, aidiyet, hemşericilik ve meşrep vardır.
Ama bu oluşumlar, şeklen hem küresel hem ulusal hem de herkese açık modern, objektif yapılardır!
Hepsi de demokrattır!
Bu hal, kurumsal liberal yapılarda bile kaçınılmaz bir kaderdir.
Tabi ki Koç’ta, CNN’de, BBC’de sadece layık olanlar çalışır(!) Paralel örgüt, sadece ahlaklı insan yetiştiren masum nurcu bir cemaattir. DHKP-C örgütü; anti-emperyalisttir, evrensel Sol’un halisane bir parçasıdır. ESP; bağımsız, özgür, önyargısız bir Sol manifesto partisinden başka bir şey değildir.
PKK yönetimi; samimi, Marksist, Kürt ulusal kurtuluş savaşçısı komutanlarından oluşur(!)
Ancak sosyolojinin öyle bir ironisi vardır ki, zamanı geldiğinde her maskeyi indirir.
Her boya akar.
Nice anlı-şanlı evrensel kurtuluş hareketinin, aslında, bir küçük burjuva hareketi olduğu ortaya çıkar.
En ferasetlisinin, en fazla, bir aşiret ufku olduğu görülür.
Metropolde faaliyet yürüten nice örgüt, köylülüğü bir adım öteye taşıyamamıştır.
Beyefendi tutumlu, ilkeli ve evrensel insani değerlere inanan, devrim şahsiyetli nice militanın; bir öfke, bir kin, bir intikam yeminine mankurt olduğu görülür.
PKK, örgütlülüğün bu doğasına en iyi örneklerden biridir.
Eğer PKK, halis bir Kürt hareketi olsaydı gelinen nokta bu olmazdı.
PKK, eğer Sol bir hareket olsaydı, Sol değerler hürmetine elini tetikten çeker, -tabi ki şartlarıyla- silahını teslim ederdi.
PKK, eğer normal bir örgüt olsaydı maliyetine bakmaz Çözüm Sürecini devam ettirirdi. Kendilerini bir devlet gibi muhatap alan, zaman zaman Barış Süreci diyecek kadar asimetrik iltifat eden bir yapı karşısında masaya oturur, devirseler bile elleriyle o masayı kaldırırdı.
Ama son tutumlarından ardından anlaşıldı ki ortada açık bir anormallik var.
Bu anormalliğin kökeni nedir?
Temel soru bu.
PKK’nın artık bir Kürt hareketi hükmü neden yok?
Neden Kürt milliyetçisi bir hareket değil?
Neden Sol değil?
PKK, hukuk terminolojisiyle neden adi bir örgüte dönüştü?
Kürtlüğün ve Solculuğun içini nasıl boşalttılar?
Onurlarını kaybetmeyi nasıl göze aldılar?
Eğer PKK Çözüm sürecine ihanet etmeseydi tarihi bir itibarı olacaktı. 6-8 Ekim barbarlığıyla Kürtlere ihanet etmeseydi bir şanı olacaktı.
Bir zamanlar, Kemalist faşizmin mağdurları idiler şimdi çözüm sürecinde barışın gereğini yapıyorlar denilerek değer kazanacaklardı.
Birikimlerini berhava ettiler.
Anlamsız, mantıksız, gayri insani eylemlerle hiçleştiler.
Dün I. Çözüm süreci masası etrafına, gerilla ya da militan fiyakasıyla yerleşiyorlardı.
Eğer II. Çözüm süreci olursa artık itibarsız mafyöz bir örgüt olarak muamele görecekler.
Hareketin kendi dünyasında nispi meşruiyetini nasıl da tükettiler!
Bunu bile bile yaptılar.
Peki, PKK’nın bu kadar sıra dışı, bu kadar anormal davranmasının sebepleri ne olabilir?
PKK, neden alenen barış istemiyor olabilir?
Çünkü PKK, klasik PKK değil.
PKK, ASALA’nın ruh göçü.
Taşnakın intikamı.
Paganizmin hıncı.
Adresi şaşıran kripto öfkenin karargahı.
Görünen o ki, bölgedeki bazı yaşlı bilge HDP’liler yorumlarında haklı çıktılar:
Sanki PKK; yok etmek ve ayrılıktan başka duygu bilmeyen, ırkçı Taşnak iken kendini gizleyerek topluma karışan, geçişte Alevi olan, ardından silahlı devrimci Türk Solcusu, sonra Kürt Solcusu, Baasçı, Batıcı ve nihayet ırkçı Kürtçülüğe demir atan üst düzey birtakım komutanların esiri.
Unutulmamalı ki, bu kod, gerekiyorsa Şii, gerekiyorsa selefi IŞİD olur.
Onlar için önemli olan savaş literatüründeki tam karşılığıyla düşman psikolojisidir. Söz konusu bu ruh hali ise cephenin nerede kurulduğu önemli olmaz.
Ve sanki PKK; Pagan geni taşırken toplumsallaşmak için en yakın ideolojiye transferle Alevi mezheplerinden birine dahil olan, Aleviliğin, daima güncellenen derin öfkeyi taşıyamayacağını görerek bir solukta Solculaşan, Solculuğuna Sekülerlik üzerinden Kemalizmi ekleyen, Baasçı, Batıcı, zaman içinde hepsini birden ant-i İslam noktasında sabitleyen ırkçı Kürtçü KCK liderlerinin esiri.
Unutulmamalı ki, bu kod, gerektiğinde Ulusalcı, beyaz Türk hatta Türk ırkçısı da olur.
İki meşrebin ana özelliği bu ülkeyi bir bütün düşman olarak kodlamalarıdır. Bu iki meşrep, kendileri başka bir ülkenin vatandaşıymış gibi düşman bir devlet algısıyla konuşurlar.
Mestur iki matruşka kimliğin nedense tek davası İslam düşmanlığıdır.
Faşizmin kaynağı Kemalizmi bile affederek her günahı İslam’a yıkıp hiç affetmeyen bilakis katmerleştiren, bu kadar güçlü hıncın şifresi çözülmeli.
Örgütlerde, her zaman, en keskin sözü söyleyen ve en acımasız davranan yükselir. Hatta örgütü ele geçirir.
Bir örgüt elemanı, en çok duygusallıkla kınanmaktan korkar. Örgütlerde en ağır eleştiri; iyi biri ama biraz duygusal eleştirisidir, o militanı öldür daha iyi!
PKK içinde özellikle Kandil ve diasporada yerleşik, Türkiye’ye, her hâlükârda kökünden düşman koduyla bakan bu rijitkadroların, barış ve çözümün hiçbir biçimine prim vermeyeceği görülüyor.
Bu kadrolar, öyle izleniyor ki, PKK yönetiminde bile ne demekse Sünni kadroları tasfiye ediyorlar.
Onlar, olası ki, kulislerinde kendi liderleri Abdullah Öcalan’ı bile bu güdüyle itibarsızlaştırmaktan geri durmuyorlar:
Sünni kökenli Kürt gerillalar ve komutanlar, ne de olsa ümmetçi içgüdüye sahip oldukları, bu floraya mensup oldukları için Kürt milliyetçiliğini özümsemekte zorluk çekiyorlar!
Sünni tasavvur, iktidar-perver tarihsel kökleri nedeniyle küçük burjuva özellikleri taşır ve bir savaşı sonuna kadar sürdüremez. Bu insiyakla bir barış çağrısına koşa koşa giderler!
Barışın sonuca en çok yaklaştığı bir anda Cemil Bayık, Bese Hozat’ın ve diğer sözcülerin yaptığı açıklamalar bu psikozu deşifre etti.
Telaşla nasıl da bütün kazanımları altüst ettiler.
HDP, PKK’nın düşman refleksiyle hareket eden bu yönetim kadrosunu tanıdığı için Öcalan’a rağmen yeni bir yol çizmekte endişe duymadı.
PKK, tek başına saf Kürt Solu olsaydı, barış, bu kez inşa olurdu.
Anlaşıldı ki, PKK yönetim kadrosu, ne Kürt ne de Sol artık.
PKK yok, iki ayrı ideolojik meşrep var.
Bugün olan, artık, bir hak-hukuk savaşı değil bir ontoloji savaşı.
Bu nedenle çabalar boşa çıkacak PKK barışmayacak!
Yeni her çözüm süreci bu nedenle akamete uğrayacak.
Patobiyolojik bir örgüt ile karşı karşıyayız.
Kökünden düşman koduyla davranan bu hücrenin içgüdüsel sadece iki yolu var:
Ya Türkiye’yi imha edecek.
Ya kendini imha edecek.
Süreç kendini bitiriyor olsa bile bunu hiç önemsemeyecek.