Bazen paradoksun kendisi hakikattir.
Bundan sonraki süreçte artık yeni Türkiye’nin kendi iç savaşına/çatışmalarına tanık olunacak.
Merakı erken gidermeli: PKK sorunu bir alt kümede yer alıyor.
Ülkenin yeni kurgulanan siyasetinin geleceğine damga vurma yarışında üç akım öne çıkıyor.
‘İslamcılık’, reel politik ve yerlilik.
‘İslamcılık’
İslamcılık, İslam’a dair hakikatlerin tamamını rafine bir şekilde Batı’nın hizmetine sunma projesinin adı.
İslamcılık, sahte bir İslami hareket üretilerek, şekillenmekte olan Ortadoğu’da pozisyon üstünlüğü elde etmeye çalışan, İslamcı bir gelenekten yetişmiş ama soft yöntemlerle satın alınmış, profesyonel bir üst akıl tarafından organize ediliyor.
Onların “işi” bu!
İş teknik. İştigal alanını; İslami hareketlere, finans-kapitalkonseptle barışıkbir karakter kazandırılması misyonu oluşturuyor.
Organik İslami hareketleri, Protestan İslami hareketlere dönüştürme çabasının merkezi burası.
Doğasından uzaklaşmış, iddialarını terk etmiş, çatışma ruhu bitmiş, folklorik ve plastik bir İslamcılık üzerinden Batı’nın istediği gibi; bir “dünya vatandaşlığı”(!) önerisi.
Bu tasarı, dünya İslami hareketleri içinde temayüz etmiş elitler eliyle pratize ediliyor.
Dolayısıyla “gelişmesini tamamlamış toplumlauyum içinde yaşama” gibi anlaşılır, gerekli, makul ve evrensel bir tanımlama, elitist dejenere İslamcıların vicdanını ikna eden bir argüman.
Ama toplamda ve nihayetinde; Doğu’da, yeni jeopolitik dönüşümde aktör olmanın başat akımı olarak İslamcılığın geleceğini gören, derin ‘ada aklının’ bir operasyonu bu.
İslami hareketi, İslamcılığa dönüştüren, türedi, Batıcı ve popüler bu tanım içine sıkıştırankatalizör…
Tarih, yeni dönemde Britanya’ya değil ama İngiliz aklına alan açıyor.
Saldırıyı, istilayı, jenosidi, talanı, yok etmeyi bilen, devletin ilk kodunu böyle kuran, geri kalan dünyayı ısrarla aynı kodla okuyan ve doğasının girdabından kurtulamayan kaba Amerikan aklı mefluç.
Suriye ve sonrasındaki gelişmeler, bu fotoğrafın en büyük laboratuvar alanı.
Görünen o ki, konvansiyonel trans Atlantik akıl; olan-bitenden ne ders alıyor ne de gerekli elastikiyeti gösterip yanlışlardan dönüyor.
İkinci Dünya Savaşı koşullarında dünya krallığı tacını Amerika’ya emanet eden Britanya imparatorluğu, muhtemelen şimdi ağıt yakıyor.
Anlaşıldığı kadarıyla İngiltere, daha aktif bir şekilde yeniden sahada, kurguladığından daha geniş bir alanda at koşturuyor.
Sahte İslamcılıklar üreten bu teorik ve eylemselmestur merkezi; İngiltere ve İngiltere üzerinden Amerikan Anglo Sakson networkünde aramanın bir sakıncası bulunmuyor.
Türkiye’nin yeni siyasetini, son düzlükte, bu ütopya üzerinden teslim almak isteyen komplike bir teşebbüsün olduğunu fark etmeli.
Bu feraseti göstermekte geç kalınmamalı.
Yerli olmayan bu vesayete, İslami gelenekte yetişen bazı aktörlerin neden bu kadar çabuk gönüllü yazıldığını anlamak güç.
Üstelik ülkenin ihtiyacı olan ideolojik İslamcılık değil. Ama proje sahipleri böyle iddia ediyorlar.
Yerli ve organik Müslümanlığın sebep olacağı dönüşümün içini boşaltmanın bir aracı olarak kopyasını üretmek doğrusu büyük bir akıl.
Reel Politik
Reel politik; yeni toplumu ve yeni devleti, plastik İslamcılıktan daha güçlü çerçeveleyen, başarı şansı daha yüksek sinsi bir tuzak.
Reel politikçi yaklaşım; yeni Türkiye iradesinin anlaşılır sert ve sıcak koşulları gereği, rasyonaliteden yeterince uzaklaştığını, artık ayaklarını yere basmanın zamanı geldiğini iddia etmek gibi güçlü argümana sahip:
“Devlet aygıtı rasyoneldir. Rasyonel davranır. Eski rejimin yıkılış sürecinde savaşılması gerekiyordu, savaştık. Buraya kadar, artık yeter. Daha fazlası zarar!”
Her iki akım da, işte bu üslupla içeriden konuşuyor ve konuşmaya devam edecek.
Reel politikçi akımın, yeterince varolan kendi enerjisi yanında, hariçten güç devşirdiği iki kaynağıdaha var.
Bir taraftan; Batı konseptiyle orantısız ve hegamonik uyum bağlamında, reel-stratejikçerçevede İslamcılıkla kesişerek güçleniyor. Ki reel politik teori merkezi, İslamlığakökten düşmandır.
Diğer taraftan; hem savaştan yorulan hem devletçiliğin nimetlerini daha fazla gözlemleme imkanı bulan yerli iradeyle, rahat konuşma yeteneğine sahip olmasıyla güçleniyor.
Reel politik irade, tam olarak eski düzen demektir.
Eski düzen, tüm unsurlarıyla şimdi reel-politik bir mabedin çatısı altına sığınmış durumda.
Çatışmanın başlangıcından bu yana eski rejim bileşenleri hiç bu kadar konforlu bir pusu alanına sahip olmadılar.
Devlet mekanizması tüm gücüyle reel-politik bir evren inşasına başlamış görünüyor.
Eski düzen; yeni düzen içinde yer bulma şansı yakalayan linkleriyle, yeni iradenin meydan okuyan ve inşa eden yaratıcı özelliğini törpülemeye çalışıyor.
Etkili oluyorlar.
Zira statüko, hayır denilemeyecek kadar etkili insani bir çağrı.
Reel-politik çağrıda dış politikanın eleştirisi var.
Amerika ve NATO konseptine mutlak rıza var.
Avrupa Birliği’ne tapınma ve o birlikte “fena fihi” olma var.
Dünyayı, Batı paradigmasının mutlaklığı üzerinde okuma var.
Arap dünyasına yeniden sırtını dönme, Ortadoğu bataklığı refleksini genlere transfer etme yapma var.
Enerji-politik üzerinden Avrasya ile kişiliksiz verici bir ilişki önerisi var.
Makul gerekçeler üzerinden korkaklık, içe kapanma, iddiasızlık, vurdumduymazlık, bencillik, yerli vurgulardan ve davranış biçimlerinden uzaklaşma var.
Toplumsallıktan ve kamu merkezli olmaktan kaçış var.
Terörle mücadeleyi güvenlik konseptine kilitleyip, orduyu yeniden devletin odağına yerleştirerek çözümsüzlükle yeni bir iç iktidar alanı oluşturma güdüsü var.
Kemalist devletin bürokrasi geleneğinin yeni versiyonunu üretmek ve bu noktada sabitleme arzusu var.
Devleti, hükümeti, politikayı ve vizyonerliğibir bütün olarak kuru muhafazakârbir Pozitivizm üzerinden statükoya demir atma var.
Yerlilik
Yerlilik; mayasını, bu topraklardan ve milletten; gücünü, tam bağımsız ontolojik enerjiden; fiil ve konseptlerini, organik değer ve inançlardan üreten bir “öz kuvve”nin adıdır.
Öz kuvve, hızla gelmekte olan, zımni anlaşmalı ve geçici ittifak yapmış ikitehdidin parantezine alınmak isteniyor.
Reel politikçi akım daha kurnaz: Yerli irade ile sentetikİslamcılığın çatışmasını bekliyor.
Bu çatışma başladığında tarihinin en büyük fırsatınıyakalayacağını biliyor.
Cepheden saldırılarda başarılı olamayanlar, daha sıcak çatışmanın ardılları devam ederken çoktan iç kumpasları organize ettiler!
Doğrusu yerli iradenin ekstra bir şey yapması gerekmiyor.
İstikametini bozmasın yeter!
Öte bağlamında ele alındığında yüzünü Allaha çevirmekten daha reel-politik ne olabilir?
Böyle olduğunda; iki kumpasın yerlilik olgusunun önüne ve arkasına koyduğu parantezin, sökülen kale kapısı gibi gürültüyle toz duman içinde kendiliğinden yere kapaklanacağı görülecek.
Hayat böyle bir şey; bazen paradoksun kendisi hakikattir.
Bugün; reel-politik, hendekte ölümdür.
Üç mecrada; PKK Sur’da, inorganik İslamcılık Doğu’da, Statüko devlette harıl harıl hendek kazıyor.