Peki Beyaz Türklerin Haysiyeti Ne Olacak?
Vatan Gazetesi yazarı Ruşen Çakır 03.01.2013 tarihli yazısında Devlet’in koster bahanelerini bir tarafa bırakarak Abdullah Öcalan ile yeniden kurduğu diyalog sürecini irdeliyor.
Makalesini değer verdiğini söylediği yakın arkadaşından bir alıntıyla bitiriyor.
Söz konusu son ve referans cümlesi şu: Eğer Türklerin kaygıları ile Kürtlerin haysiyeti arasında bir denge kurmayı başarabilirsek bu süreçten sonuç almak mümkün olabilir.
Bu tespit sosyal analizler imbiğinden süzülen insiyaki olguların deşifrelerinden biri.
Alt metninde sosyo-politik ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz ortak bir gelecek inşası fikri var.
Karşılaşılacak muhtemel mayınlı alanlara oyun kurucuların dikkati çekilmiş oluyor böylece.
Her ne kadar yazısına “Devlet Öcalan’ı Kullanıp Atacak mı?” başlığını atarak pozitif duruşunu zehirliyor olsa da.
Bunun adı “saf ” Kürtlerin aklına teşviş sokmaktır.
Bu ne Yeni Türkiye’de ne Eski Türkiye’de olamama ikircik hali bakın diğer uçta başka kimleri karikatürize ediyor.
Ruşen Çakırın bu yazısı bir gün sonra Hürriyet Gazetesi yazarı Ertuğrul Özkökün makalesinin ana teması oldu.
Biri “saf” Kürtlerin diğeri “saf” Türklerin müstevasını ulaştığı yerden daha aşağı çekmeye çalışıyor aslında.
“Ya Türklerin haysiyeti ne olacak?”
Özkök bu kaygıyı niçin yazısına başlık yapmış olabilir?
Özkökün ismi üzerinden bıktıracak kadar yapılan polemiklerin bir parçası olmak istemem doğrusu.
Bu kez mesele bana göre yeterince önemli.
Yazısının üzerine oturduğu zemin iki katmanlı, çift karekterli, iki yüzlü.
Ortada 40 000e yakın insanın ölümüne sebep olan yakıcı bir Kürt sorunu var.
Nice ocaklara alev düşmesi bir yana ülkenin siyasi ve ekonomik geleceğini ipotek altında tutmaya devam ediyor.
Ülke bütün enerjisini bu soruna hasredip sonuca ulaşmayı konuşurken Özkök pat diye araya girerek kış akşamları soba çevresi oyunlarının mızmız çocukları gibi “Ama ben nolacam?” tarzı bir yaklaşım ile kendi gösteriyor.
Ve belağatlı şatosunu popülizmin en tepe noktasına kuruyor.
Bu ülkede Türküm diyebilmek, Kürtüm demekten daha zor bir hale gelmişse…
Bu ülkede, Kürtüm diyene ilerici, Türküm diyene faşist deniyorsa…
Bu ülkede Uluderenin hesabını sormak, otobüsten indirilip kafasına sıkılarak kalleşçe katledilen 33 çocuğumuzun hesabını sormaktan çok daha önemli ve acil hale getirilmişse…
Bu ülkede, yeni anayasadan Türk kelimesini çıkarmak, Kürt kelimesini ise sokmak demokratlık ölçüsü haline getirilmişse…
Devamla henüz güneş görmemiş sosyolojik tespitini ekliyor ve itina ile altını çiziyor.
Ama aynı 30 yıl, bugün adı konmamış çok ağır bir Türk sorunu ortaya çıkardı.
Herkes bir yerde kahramanlık yapıyor. O diğer Türk aydınlarında olduğu gibi en sorunsuz sularda maharetli hareketlerin süslediği sörfle göz alıcı bir kahramanlık sergiliyor.
Kimse bu ülkede Türk kelimesini manevi bir azınlık duygusuna indirgeyemez.
Bu cümleyi okuyunca fuceten Antonio Banderasın oynadığı, at üzerinde, heybetli, siyah giyimli, maskeli şövalye Zoro karekteri aklıma geldi.
Özkökün yazısının asıl yüzü ne olabilir?
Yeni Türkiye süreci rejimin bütün yapı taşlarının tamamını yerinden oynattı.
Bazı beğenilmeyen taşlar köşe taşı oldu. Bazı köşe taşları da yerinden oldu. Yapının hiçbir yerinde bir mütemmim olamayarak moloz alanlarına bırakıldılar.
Türkiye, Yeni Türkiyeyi anlayanlar ve paralel olanlar ile Yeni Türkiyeyi anlamayan ve karşı olanlar olarak tam ortasından ikiye bölündü.
Siyaseti, toplumu ve ideolojileri ortasından ikiye bölen kütlenin o an altında kalan zümre, Kemalist devletin nimetlerinden sonuna kadar yararlanan oligarşi ve oligarşinin mahdut halkalarıydı.
Bu zümre kendilerinin de çok sevdiği tabirle Beyaz Türkler olarak adlandırılıyordu.
Bu sınıfın tanımındaki isme bakılmasın; tanım Türklük üzerinden yapılmak zorunda olduğu için Türk kelimesini içeriyor sadece.
Yoksa Türklük aslında hiç birinin umurunda değil.
Peki Türklerin haysiyeti ne olacak? sorusu aslında Peki biz Beyaz Türklerin haysiyeti ne olacak? demektir.
Uyanın artık ey insanlar! Bu Yeni Türkiyede Beyaz Türklerin haklarını neden hiç kimse hala konuşmuyor.
Beyaz Türkler Yeni Türkiye katarından bağlantısı boşalan ilk vagon tabi.
Onlar bu ülkenin maddi ve manevi, yer altı ve yerüstü tüm kaynaklarını hoyratça sömürürlerken; bidon kafalı halkın, göbeğini kaşıyan vatandaşların, teneke beyinli yığınların, Anadolu Türklerinin, Trakya Türklerinin, Kürtlerin, Alevilerin, Müslümanların, Ülkücülerin, Solcuların, katsayı mağduru liselilerin, başörtülülerin haysiyetini zerre kadar düşünmüyorlardı.
Şimdi ne oldu da Türklüğün haysiyeti birden bire akıllarına geldi?
Yeni Türkiye eski argümanlarla sabote edilemiyor artık.
Bürokratik, askeri ve yargı vesayeti geriye çekilince sermaye de borsa duyarlılığıyla anında kendi kara sularına çekildi.
Böyle olunca Beyazlar için ikinci bir yüz kullanma gerekliliği ortaya çıktı.
Yeni Türkiye ile paralel uyum içinde görünüp alabildiği kadar demokratik sürecin dibini oymak ve ideolojik yapısının içini boşaltmak gibi ikinci bir yüz.
Aslında o kadar çok dolu ki birileri.
Mümkün olsa boş bir alanda haftalarca yüksek sesle bağıracaklar şeklinde bir psikolojiyi dışarıya da yansıtıyorlar.
Türkiye’nin siyasal manzarasına tepeden baktığımızda ortada tam da sizinle bir savaş var farkında mısınız diyesimiz geliyor.
Kendilerini anlayan ve sahip çıkan hiç kimse olmayınca bu kez herkesin mahremine hitap eden ortak değerler üzerinden kendilerini göstermeye çalışıyorlar.
O mahreme kötü dokunmuşlardı kendileri oysa.
Ve mahrem bir kez dahi dokunulduğunda asla iade edilemeyen şeylere denir.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/altasyalvac