Kopuş
Kuzey ve Güney kutuplarındaki buz kütleleri bloklarından sadece kendi zamanlarında koparlar.
İki kutuptan kopan buz kütleleri okyanusların bilinmeyen sularına doğru yol alırlar.
Her kopuş aynı zamanda tehlikeli bir mecradır. 1912′ de Titanik gemisi bu nedenle batmıştır.
Türkiye, yeni modeli ile iki kutuplu dünya düzeninden kopuyor.
Yeni Türkiye aslında AB ve ABD sisteminden bir kopuştur.
Yeni Türkiye aslında Avrasya bloğundan (BRICS) da bir kopuştur.
Bu kopuş kendiliğinden olmaktadır, önlenememektedir sadece izlenebilmektedir.
Tarafların iradesi var, ama ana dinamik bunların dışında gelişiyor.
Dünya; siyasal, ekonomik ve kültürel yeni tektonik bölünmelere sahne oluyor.
Güç ve cazibe merkezleri değişiyor.
Adı intihale de karışan Time Gazetesinin ünlü yazarı Fareed Zakaria Post Amerikan Dünya isimli eserinde bundan böyle dünyanın çok kutuplu olacağını ifade ediyor.
Francis Fukayamanın, Samuel P. Hungtintongun, Aleksandr Duginin, Zebingniev Brezezinskinin dünya düzeni üzerine tezleri yeni gelişmeleri açıklamaya yetmiyor.
Kıtaların jeopolitikleri kendi belirledikleri biçimde dönüşüyor ve sistemleri kendine ram ediyor.
Değerli Batılı uzmanlar sosyolojinin ve siyasetin bile bir matematiğinin olduğunu ispat ediyorlar. Sorun şu ki zamanın akışı tek başına matematik kuralları ile tanımlanamıyor ve tam olarak öngörülemiyor.
Örneğin Amerikalı ekonomist Jim ONeill 2001 yılında, geleceği öngörmüştü. İleriki yıllarda ekonomisi büyüyecek ülkeleri şaşırtıcı bir şekilde BRIC başlığı altına topladı. Bu ülkeleri Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin olarak o zaman tanımlamıştı. BRIC bu ülkelerin ingilizce yazılışlarının baş harfinden oluşmaktadır.
BRICS bloğu
2009 yılında O’Neill’in öngördüğü gibi gerçekten de bu ülkeler aynı isimle çok önemli bir birlik kurdular. Birliğe fazladan Güney Afrika’yı kattılar.
ABD büyük yatırım bankası Goldman Sachsın baş ekonomisti ONeill’in gıpta edilecek bu uzmanlığı söz konusu ülkelerin 2008 krizinde yok olacaklarını iddia ederek büyük yanılgı yaşadı.
ONeill aynı zamanda 2009 yılında kurulan BRİCSin de isim babası sayılıyor.
BRICS, dünya üzerinde yeni bir ekonomik politik düzen kurmak istiyor.
BRICS’i sadece ekonomik bir birlik olarak görmek büyük yanılgı olur şu an dünya siyasetinde politik bir direnç merkezi durumundalar.
Şuna bakın ki; BRICS, Suriyedeki Baas rejimini ayakta tutan ve Birleşmiş Milletlerin bir çözüm bulmasının önünü tıkayan bir merkez konumunda. Beşşar Esedin BRICSe yazdığı mektubun zirvede okunduğunu hatırlayalım.
Bu birlik, İsrailin Filistindeki Yahudi yerleşimciliği politikasına tavır aldı.
İran ve Libya meselesinde NATO ile ters düştü.
BRICS ve özellikle Putin Rusyası, Batı bloğuna karşı başarısız olan Varşova paktı sonrasında küresel rolü gittikçe artan yeni bir blok inşa ediyor.
Kendi para birimini oluşturmak, bir kalkınma bankası kurmak, döviz fonu oluşturmak, serbest ticaret bölgesi kurmak, diğer üyelerine de kendileri gibi BMde daimi üye statüsü verilmesi gibi alternatif dünya sistemlerini kopya ediyor, baskı uyguluyorlar.
Gözlerden kaçmaması gereken en önemli kararlarından biri de birliğin bir düşünce kuruluşu oluşturması.
BRICSin düşünce kuruluşu fikri yazımızın en temel noktalarından birini oluşturuyor.
BRICS, 5. zirvesini 26 Mart 2013’de Güney Afrikanın liman şehri olan Durbanda yaptı.
Durban Afrika kıtasının Güneydeki ucu.
Bu zirveden 15 gün sonra Afrikanın kuzeydeki ucu olan Libyada 7 Nisan 2013 tarihinde benim de katıldığım bir konferans düzenlendi.
Yeni Türkiye ve SETA
Libya’da düzenlenen konferansı Yeni Türkiyenin önemli düşünce kuruluşlarından SETA vakfı organize etti.
SETAnın Arap dünyasına yönelik olarak çıkardığı Ruye Türkiye dergisinin 1. Yıldönümünde organize edilen konferansın BRICS zirvesi ile aynı zaman dilimine denk gelmesi manidar oldu.
Güney Afrikada toplanan BRICS’in başlığı şuydu: BRİCS ve Afrika, yatırım ve entegrasyon için işbirliği
Libyada yapılan SETA programının başlığı da bu: Kuzey Afrikanın yeni jeopolitiği: Türkiye ve Libya.
BRICS ve SETA gösteriyor ki yeni bir düzenin yönü düşünce kuruluşları tarafından belirleniyor. Başka bir ifade ile düşünce kuruluşu milli ve küresel programların koç başı oluyor.
Nasıl ki Rusya ve Çin’in düşünce kuruluşları oluşan yeni jeopolitiğin mimarları iseler Yeni Türkiyenin yeni jeopolitiğinde de SETA ve diğer kuruluşlar daha etkin olmalı.
Somali ile büyük bir fırsat yakalayan ama değerlendiremeyen Türkiye bu kez Arap Baharı ile birlikte Libyada anlamlı ve tarihi bir programa imza attı.
Konferansta Libya Cumhurbaşkanı Muhammed Yusuf El- Makarif, Yeni Libya olgusundan bahsetti. Yeni Libya ile Yeni Türkiyenin güçlü, sıcak uyumu; Başbakan yardımcısı Beşir Atalayın konuşmasıyla birlikte pekişti.
Başbakan Beşir Atalay, kayıtlara geçmesi gereken, sonsuza kadar kendini ve Yeni Türkiyeyi bağlayacak bir tespitte bulundu: Türkiye Libyalı kardeşlerine herhangi bir menfaat nedeniyle yardım etmemiştir. (Türkiye Libya’ya devrim sürecinde 300 milyon dolar para yardımı yaptı.)
İşte bu nokta, bu yaklaşım Yeni Türkiyenin Orta Dünya’da etkin olmasının en büyük anahtarı.
Beşir Atalay, sıradan bir konuşma cümlesi olarak irat etmiş olsa bile bu serlevha olgu Türkiyenin yeni dış politikasına sürekli yön vermek zorunda.
Jeopolitik boşluk
Yeni Türkiye yeniden iki bloğa ayrılan dünyanın arasında oluşan büyük jeopolitik boşluğun ortasında kalmıştır.
Yeni Türkiyenin bu tarihi önemli fırsatı görüp görmediği önemli.
Gözlemlediğimiz kadarıyla, devlet içinde az sayıda kurucu irade dışında kalanlar bu bakış açısından kilometrecilerce uzaklar ve Yeni Türkiyede hiçbir şeyi hak etmiyorlar.
Yeni Türkiye Ortadoğuda seyrelen Batılı güç temerküzünü kendi dinamikleriyle biraz daha uzaklaştırırken, dünya tarihi, Türkiyeye altın tepside bir fırsat sunuyor.
Çünkü BRICS topluluğu dünyayı ekonomi politik bir nesne, yatırım platformu olarak ele alıyor, moral değerleri ıskalıyor. Bu değerler sistemini inşa edebilecek hiçbir tarihi geçmişe, ideolojik ve inanç donanımına da sahip değiller.
Ortadoğu da devrimler bir kez daha gösterdi ki Orta Dünya’da, İslam topraklarında temel çelişki bir süre daha inanç ve değer temelli olacaktır.
Türkiye ruhuyla bu temel çelişkinin orijininde yer almaktadır.
Dümen kıran güç
Dünyaya egemen olan asıl büyük bloğun lideri ABD ise, Ortadoğu bölgesinde başarısız olduğunu ve enerjisini tükettiğini gördü. ABD, Bush faşizminin uydurduğu Yenidünya Düzeninin yıkımlarını telafi etmekle meşgul.
ABDli uzmanların belirlediği realiteler artık halk arasında konuşulacak kadar derinleşti: Amerikan savaş donanmasının % 60ı 2020ye kadar Pasifike kaydırılmış olacak. Dünyanın diğer bölgelerindeki birlikleri çekilecek. ABD Güney Çin yolundaki eski İpek yolundan daha değerli olan ticaret yolu üzerindeki çıkarlarını korumak istiyor. Amerika en çok borcunun olduğu Çin dünyası ve hinterlandına karşı önlem almak zorunda. 2008 büyük ekonomik kriz Amerikadan çıktı ve dünyaya yayıldı. Amerika şu an vergi miktarlarını artırmak gibi kamuoyunun alışık olmadığı önlemlerin iç politikadaki krizlerini de yaşıyor.
ABD, Ortadoğudaki güç temerküzünü azaltırken zelil bir ruh halinde olduğunun farkında. Ama medya dünyası bunu gizlemeyi başarıyor.
Amerika Ortadoğudaki yüklerini azaltmak isterken yeni sorunlarla karşılaşmamak için Ortadoğu’daki ve Türkiye’deki demokratik açılımları onaylamak zorunda kalıyor.
Amerika, İsrailin Amerikan menfaatlerine ters düşen ve büyük karar değişikliğini frenleyen fiiliyatlarına da çeki düzen vermesi gerekiyor.
Bunu dünya kamuoyunda Amerikan ve İsrail efsanesinin yara alması pahasına yapıyor.
Yeni Türkiyenin solu ve sağı
Yeni Türkiye; solundan Pasifike kayan ve kendi içine dönen ABD bloğunun, sağından kara kıta Afrikaya odaklanan ve yeni aktör olma çabalarını gösterirken Suriye meselesinde olduğu gibi Ortadoğu ve İslam dünyasını ezen BRİCS bloğunun yer açtığı büyük siyasi, ekonomik ve kültürel alanla karşı karşıya.
Batı bloğu yok olmayacak, devam edecek ama İslam toprakları ile tarihsel ve duygusal kopuşu gerçekleşti.
İki kutuplu dünya düzeninden sonra Bushların Yeni Dünya Düzeni çöküşü yaşarken zeminde; biri var olan diğeri var olabilecek iki güç ve çekim merkezi oluşuyor.
Biri sadece maddi-reel bir merkez (BRICS), diğeri değer-duygusal bir merkez (Türkiye).
Çatal değneğin yere batmayacağını, yaşamın iki olguya birden (maddi-manevi) ihtiyaç duyduğu gerçeğini Türkiyenin stratejistlerinin, basiretli siyasetçilerinin ve aydınlarının görebileceğini umuyoruz.
İki büyük bloktan kopan Yeni Türkiye, üçüncü güç merkezinin inşası ve aktörlük misyonu için dış şartların ve zamanın akışının iç dinamiklerden daha etkili olacağını da görmeli.
Elini çabuk tutmalı.
İvedilikle demokrasiyi bütün işlevleriyle kurarak değil milli evrensel çapta bir anayasa yaparak kendini güvence altına almalı.
Toplumun bütün sınıflarının moral değerlerinin tekamülüne engel olmamalı.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/altasyalvac