Kişisel, sosyal ya da politik başarısızlıkların bazen umutta, teolojide, davada ya da muhayyilede de yenilgi hissini doğurduğu olur.
Sınav budur.
Sınav zıtlar arasında altın dengeye yakınlığı ölçmenin adıdır.
Zafer ile hezimet, sevinç ile keder gibi durumlarda psikolojik salınımın vasatta ya da ona makul mesafede durabilmesi ilahi bir öneridir.
Uhud Savaşında müşriklerin komutanı Ebu Süfyan pozisyon üstünlüğünün verdiği ses tonuyla Uhud Dağının eteğinde burçta duran, alnından hala terler akan Hz. Ömer ile atışır.
Peygamberin içinde bulunduğu Müslüman topluluk daha ikinci savaşında kesin olarak yenilmiştir.
70 şehit vermiştir. En yakışıklı en yetenekli genç Musab b.Umeyr de öyle.
Henüz yarısı bile nazil olmamış Kuranın neferleri büyük psikolojik sarsıntı içindedir.
Allah, Allahın Rasülü olarak tanımladığı elçisinin yenilgisine şahittir.
Göz göre göre gelmiş yenilgi artık bir şaka değildir.
Ebu Süfyan seslenir.
Hubelin şanı en yüce!
Tefsir geleneğimizde var; Ebu Süfyan benim tanrılarım senin tanrını yendi biliyor musun? demek ister. Bu bir inanç savaşıdır. İrade savaşı.
Bedir Savaşındaki bozguna uğramalarına atıfta bulunarak devam eder:
Bir gün siz yendiniz bir gün biz yendik.
Muhammed Aleyhisselam uyarmasına, cevap vermeye değmez demesine rağmen Hz.Ömer dayanamaz ve onunla tartışır.
Büyük ve kesin inanç tevekküle manidir.
Hiçbir aksiliğe ve geri dönüşe dayanamaz.
Öfke olarak yürekten taşar, öfke olarak sokaklara taşar.
Taşkınlık tevekkülsüzlüktür.
Teslimiyet tevekkül ile birlikte Müminlik mertebesine, Masivaya ulaşır.
Sosyoloji o zaman da vardır. Sosyal psikoloji de.
Sünnetullah o zaman da vardır, hayatın acı geçekleri kanunu da.
Kumsalın bütün kum tanelerini eşit serinleten meltem rüzgarı gibi herkes için geçerli olan.
Ebu Süfyanın Bir gün siz yendiniz bir gün biz yendik mottosunu Kuran da tekrar eder.
Eğer siz bir yara aldıysanız onlar da bir yara almıştı.
Doğru her yerde doğrudur.
Sosyal kanunlar pozitif ayrımcılık yapmaz.
Yüreğe düşen onu kabullenmektir.
Hayat bir biçimde akar ve herkes aynı geminin içindedir.
İşte böyle biz günleri insanlar arasında döndürür dururuz.
Ayeti kerimenin ihtişamına bakar mısınız?
Tanrıların dili farklıdır.
Allahın dili ise şanı en yüce olandır.
Günleri insanlar arasında döndürmenin esprisini müminleri bilmek ve kendine şahitler edinmek için olarak belirler. Ona ait olan bir fenomenoloji, aşkın dil.
Yenilerek Uhud tepesine sığınan müminlerin savaş meydanına bakarken yaşadıkları duygulara benzer duygular ve bakış melakonisi benzerlikleri bugünlerde de oluyor ve olmaya devam edecek.
Onlar kötülük yapmaya, hileye, desiseye, sinsi planlara ve tuzak kurmaya devam ediyorlar çünkü.
Onlar inananlara, ümmete, birlikte yaşayan farklılıklara sıkıntı veren davranışlardan hoşlanıyorlar, bela gelince sevindirik oluyorlar.
Buğuzlarını ve öfkelerini daima dışa vurduklarını, bunu saklayamadıklarını görüyoruz.
Ama onlar dışa yansıttıklarından daha büyük bir kini yüreklerinde besliyorlar.
İnananlar onları sevseler bile onlar inananları sevmeyecek.
Onlara yanaşanlar asla onlardan olamayarak sonunda aşağılanıp Arafa atılacaklar.
Onlar; inananlar ve birlikte yaşam taraftarları güçlü olduğunda daima sizinle birlikteyiz, dönüşüme, değişime, demokrasiye, birlikte yaşamaya ve kardeşliğe inanıyor ve ülkenin gelişimini istiyoruz derler.
Kendi başlarına kaldıklarında öfkelerinden parmaklarını ısırırlar.
Bu iki farklı duygu seviyesini profesyonel olarak korurlar.
İnananlar ve ortak bilinç bir iyilikle karşılaştığında aşırı şekilde üzülürler bir kötülük dokunduğunda da buna çocuklar gibi sevinirler.
İnananlara düşen kendilerinden olmayanları sırdaş edinmemeleridir.
Onları dost edinmemeleridir.
Onları veli ve velinimet olarak görmemeleridir.
Onları prestijin, liyakatin ve itibarın referansı olarak görmeyip dizlerini kırıp üzerine doğruldukları alanları asla terletmemeleridir.
Düşülür kalkılır.
Yine düşülür ardından bir kez daha düşülür.
Üstüne bir kez de yenilinir.
Eğer sabreder direnir ve sakınırsanız hile düzenleri size zarar vermez
Yapmanız gerekenlerde içtenlikle davranır ve onları koruyarak direnirseniz; yapmamanız gerekenlerde de yine direnir ve kendinizi korursanız komploların tamamı sahibinin ayağına dolanır.
Tanrılar başka bir dil kullanır.
Allahın dilinin şanı en yüce olandır.
Bu dil projeksiyonundan bakıldığında Gezi Parkı olayları ve Mısırdaki meşum askeri darbe boşuna olmadı.
Bunun aşkın nedenleri huzuru ilahiye, mihraba dönüldüğünde yüzleştiğimiz acı gerçeklerin ta kendisidir. Bilen bilir.
O Youtube videosu yok mu?
Cuntacılar tutuklamak için odasına girdiklerinde, dünyanın meşruiyetini onayladığı seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammet Mursinin ekranlara yansıyan metaneti ve gözlerinde oluşan halenin Uhud tepesinden savaş alanına bakan müminlerin gözlerini saran halenin benzeri olduğundan nedense hiç kuşkum olmadı.
Mursi, en iyi bildiği alana, içeriye düştüğünde hatalarını gözden geçirir, sabreder, direnir ve sakınırsa Hz. Yusuf sosyolojisi bir kez daha toplumun görünmeyen kılcal damarları arasında hissedilmeyen sismik dalgalar gibi dolaşarak gerçekleşebilir.
Geride kalanlara ise söylenecek tek söz vardır: Başınıza bir şey gelir ve yenilirseniz topuklarınız üzerine gerisin geri mi döneceksiniz
Çok dinli çok dilli Ortadoğunun demokratik devrimlerini ve Bereketli Hilalin asaletli iradesini, yeni Suriye oluşumunu ve yeni Türkiye demokratik dönüşümünü yüzüstü mü bırakacaksınız!
Not: Tırnak içinde ve bolt olan cümleler ayet mealleridir. Nisa Suresinin 115-140 nolu ayetleri arasından yaralanıldı.Yazı Uhud savaşı pratiği üzerinden kurgulanmıştır.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/altasyalvac