Türk dış politikası İslamcı mı?

Gezi Parkı darbe girişiminin organizatörlerinden ve içlerinde en etkin fail olan Hürriyet Gazetesi’nin yazarlarından Ertuğrul Özkök, 29 Ağustos 2013 tarihli yazısında Türkiye’nin yeni dış politikası ile ilgili şu önemli kritiği yapıyor:

“Bugün izlediğimiz Mısır politikası, omurgalı, demokrat, adil bir duruş mudur? Yoksa sadece bir “Müslüman kardeşlik” siyaseti midir?”

E. Özkök’ün makalesinde yapmış olduğu bu kritiğin değeri Türkiye’nin yeni dış politika tutumundan rahatsız olan bütün çevrelerin ortak kanaatini dile getirmesinden kaynaklanıyor.

Kamuoyunda sıkça dillendirilen Yeni Türkiye’nin dış politikasının duygusal, romantik, ümmetçi olduğu ve reelpolitik olmadığıyla ilgili görüşler acaba gerçekten doğru mu?

Acaba gerçekten Yeni Türkiye devleti, 80’lerin İslamcı marşlarını ve ilahilerini yüksek volümle dinleyerek transa geçtiği İdeoloji ve Ümmet adlı gemide bilinmeyen bir limana mı sürükleniyor?

Bu geminin rotası “Dünya sistemleri”nden kopuk serseri bir rota mı izliyor?

Gerçekten Türkiye devletinin basireti bu kadar bağlı olabilir mi?

Bu mu yani büyük derin devlet!

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet projelerinin hülasası gerçekten “bu anlamsız noktada mı vücut buldu?”

Bu konunun yeni bir kritiğe ihtiyacı var.

Türkiye’de ayrımların reel zeminde, bilimsel temelde ve aklı başında analizlerden sonra gerçekleştiğini sananlar yanılıyorlar.

Örneğin yeni dış politika konusunda yapılan itirazların çoğunluğu bugüne kadar tam da tenkit ettikleri ilkelerle tersten eşdeğer.

Romantik, duygusal, ideolojik, ulusalcı, Kemalist.

Omurgasız, anti demokratik, şizofren, benliksiz, bencil ve gerici.

Küreselleşen dünyanın minder dışına attığı arkaik bir model, konvansiyonel bir zihin.

Ülkeyi boğan, küçülten ve strese sokan eski sistemi savunanlar bilimsel, “çağdaş” jeostratejilerden hareketle değil, romantik bir Kemalizm taparcılık ve öykünmeciliği ile hareket ediyorlar.

Asıl olarak kendileri, basireti bağlı, geçmişe takılıp kalmış melankolilik ve arabesk bir ölü sevicilikle hareket ederler hatta bu nedenle Gezi Parkı totemi dikerek gece ve gündüz dindarlardan bile fazla tapınırlar ama nedense en çok onların sesi çıkar.

Çünkü bu ülkede hala pozisyon üstünlüğü onlarındır. Ve bu sahada “hakemler” daima onların lehine düdüğü çalar.

Türkiye sadece kendi içinde bulunduğu coğrafyada stratejik konuma sahip bir ülke değil.

Türkiye aynı zamanda küresel anlamda da Türkiye’nin Jeopolitik Konumu ve Türk Dünyası adlı eserinde Suat Kınık’ın da belirlediği gibi Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları içindeki merkezi konumuyla üç kıtanın menteşesi ve aynı zamanda kilididir.

Bir ülkenin durumunun ne olduğunu dünya güç merkezlerinin tanımları üzerinden okumakta fayda var.

Bu yönüyle Türkiye dünya güç merkezleri tarafından bir dizi tanımlama eşliğinde gündeme gelir: Enerji koridoru, model ülke, pivot ülke, stratejik müttefik, müttefik, köprü işlevi, laik demokratik model ülke, sınır ülkesi, hem merkez hem boşluk..

Türkiye devleti küreselleşen yeni dünyada güç sistemlerine ve yeni dünya düzenine tam entegre olma anlamında yapısal büyük bir hamle yaptı.

Gerici Türk aydınların anlamadığı bu.

Cengiz Çandar’ın, Ertuğrul Özkök’ün, Can Dündar’ın..

Türkiye devleti geleceği gördü, yeni dünyada eski düzenle yürümenin imkânsızlığını sezdi, önlem aldı.

Onlar olan bitenin hep taptıkları bir devlet refleksi olduğunun farkında değiller.

Devletin neredeyse bütün kurumlarıyla bu “yeni karar”ı aldığının hala bilincine eremediler.

Aslın bakılırsa onlar büyük evrimi herkesten önce gördüler; bizden daha tecrübeliler çünkü ve sistemin içindeler zaten ama kendilerine bu yeni düzende rol verilmediği için kızgınlar. Bu kez şiddetle saldırarak, sözümona reel muhalefet yaparak yeni sistem de “oyun kurucu” olmaya çalışıyorlar.

Şu an onlar Türkiye’yi Ak Parti’den ibaret sanıyorlar. Bütüne yayılmış toplumsal iradeyi halk tabiriyle “ıskalıyorlar.” Süreci bile adamakıllı okuyamıyorlar, ezberleri fena halde bozulmuş durumda. Her daim de böylelerdi. Gerici Türk aydınlarının gözünü; Kürdüyle, Türküyle, Gezicisiyle ve İslamcısıyla Recep Tayyip Erdoğan kıskançlığı ve Erdoğan anti-patikliğinin sözcüsü olmak kör etmiş. Onlar bu çapta büyük bir dönüşümün Erdoğan’ın liderliğinde yürütülmesini hazmedemiyorlar. Bunu tanımlayamıyorlar da, kendilerine de itiraf edemiyorlar, bu nedenle buram buram gericilik kokan saçmalıklarını kamuoyu ile paylaşıp duruyorlar.

Jeopolitik Dünya ve Türkiye adlı nefis eserlerinde, Yılmaz Tezkan ve M. Murat Taşar, Pentagon’un Türkiye bağlamında son teorisinin analizini yapıyorlar.

Yeni Türkiye’nin ; Thomas P.M. Barnett’in neoliberal jeopolitik teorisi ışığında, bütün kurumları ve anayasal yapısıyla küresel kapitalizme tam entegre olmasının Pentagon’un en içten dileği olduğunun altını çiziyorlar.

Kuran’ın yeniden yorumlanması, peygamber Muhammed’in mesajının modern çağ için güncellenmesine cesurca öncülük etmesini istiyorlar.

Dış politikada tarihi ihtilafları hiçe sayarak üç kıta arasında model ve köprü vazifesi almasını istiyorlar.

Neo-liberal finans güçleri ve düzenleri bu rolleri oynamayı Türkiye’ye dayatıyor. Türkiye küreselleşmenin bir gereği aynı zamanda bundan kaynaklanan stresle de Ortadoğu’ya açılıyor.

Ortadoğu’da yeni Türkiye’nin karşısına dört (4) partner çıkıyor.

Arap milliyetçileri ki kaybediyorlar, Şia ki İran’ın arka bahçesi ontolojisini taşıyor, Selefiler ki en büyük Türkiye düşmanı olan Suud jeopolitiğinin ürünüler, geriye sadece Osmanlı hinterlandını ve Yeni Türkiye modelini taşıyacak kodlara sahip olan Müslüman Kardeşler hareketi kalıyor.

Öyle görünüyor ki, yeni devlet onların akıl ermediğini de masa üzerine koyuyor. Anlıyoruz ki, yeni devlet kendi içinde sistemli bir jeopolitik program uyguluyor. Bu yeni devletin Müslüman Kardeşler’le yaşadığı heyecanlı, romantik ilişkinin reel politik ile de alakası varmış meğer!

Bugün Türkiye’de, artık, eski Türkiye yeni Türkiye ayrımı bitmiştir.

Eski Türkiye “bizden” alabileceği en büyük hediyeyi Gezi Parkı’yla alarak gitti.

Bundan böyle Türkiye’nin kimin yeni Türkiye’si olacağı mücadelesi vardır.

Güç sistemlerine entegre olan iç partnerleri farklı neo-liberal Yeni Türkiye mi, yoksa küresel ölümcül boşluktan yararlanarak halkın ve devletin parelel olarak kendi öznel menfaatlerini kolladığı organik Yeni Türkiye mi?

omeraltass@gmail.com

twitter.com/omraltas

http://www.facebook.com/Ömer Altaş

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s