Her geçen gün, bilmediğimiz merkezlerde kimi güç ve sermaye sahibi baron ve baroneslerin, kimi baronetlerin aşağıdaki konuları konuşup durdukları biraz daha netlik kazanıyor. Öyle anlıyoruz ki, oturum başkanları şu içerikte bir özetle toplantıyı sonlandırıyorlar:
Dostlar! Toplantı sonuçlarını özetliyorum. Gezi bir milat. Elimizdeki büyük fırsatı kaçırdık ama sonuçları iyi kullanılacak. Gezinin ortaya çıkardığı ayrım körüklenebildiği kadar körüklenecek. PKK, ulusalcılar, BDP, İşçi Partililer, Antikapitalist Müslümanlar, Alevi dernekleri, Rum, Ermeni ve Yahudi oluşumları, Solcular, muhalefet partilerinin tabanları, Saadet Partisi ve diğer küçük silahlı ve istihbarat grupları bir yana, Ak Parti bir yana konulacak. Ak Parti yalnızlaştırılabildiği kadar yalnızlaştırılacak. Din temelinde bir ayrım körüklenecek ama mümkün mertebe Ak Partiye düşmanlık besleyen İslami oluşumları Gezideki gibi ürkütücü davranışlardan kaçınılacak, nedense Büyük Birlik Partisine etki edemiyoruz, onlar Ak Parti safında kalabilir ama Saadet Partisi ile birlikte hareket edilecek. Alevilik en önemli atlama taşımız unutmayın. Anti- Amerikancılık, anti kapitalizm, sahtekar dindarlık, vatanı satmak vurguları üzerinden propaganda yapılacak, Türk dış politikasında felaketlere sürüklendiğimizin altı çizilecek, büyük devletlerin hükümeti gözden çıkardığı vurgulanacak, devletin kurumları değil; ısrarla altını çizdiğimiz gibi kişi isimleri üzerinden gidilerek yıpratma yapılacak, Tayyip Erdoğan diktatör, Ahmet Davutoğlu aklını yitirmiş, Hakan Fidan gizli hain gibi Bu üçü yıpratıldı mı gerisi çorap söküğü gibi gelir. Yeni devlet bu kişilerin kurmayları üzerinden şekilleniyor çünkü. Anayasa yapılmadan, Tayyip Cumhurbaşkanı olmadan başaramazsak, kendi mezar taşımızı hazırlamış olacağız. Tayyip kime karşı çıkıyorsa gidip onlarla diyalog kuracağız, kimi destekliyorsa var gücümüzle karşı çıkacağız. Yeşilcilik, çevrecilik, doğa sevgisi, kültür, sanat gibi propaganda araçlarına sıkı sıkıya sarılacak, İstanbulda ortaya çıkan boyalı merdiven gibi fırsatlar profesyonelce kullanılacak. Bu ülkede fırsatların oluşmasından daha kolay bir şey yok, belediyeler ve bürokratlar bu halleriyle devam ettikleri sürece daha çok ekmek yeriz. Son sözüm, herkes uyuyabilir ama biz uyumamalıyız, bu ölüm kalım savaşı, bu savaşı kazanmalıyız!
Bu sahte bir Kemalizm maskesi altına gizlenen bakış açısının, Türkiyenin demokratikleşmesine ve normalleşmesine karşı her odakta altına karbon kâğıdı konulmuş gibi tekrar edildiğine tanıklık ediyoruz.
Bürokraside, sanatta, sermaye sınıfında, medyada, eğitimde, sendikalarda, iktidar içinde, muhalefette, solcular arasında, İslamcılar arasında, Türk milliyetçileri arasında, Kürt milliyetçileri arasında, tarikatlarda, cemaatlerde, İstanbul Barosunun yaptığı gibi gazete ilanlarında..
Küresel ölçekteki İngiliz haber kurumu BBC de kurumsal olarak bu networkun öncülerinden olduğunu hissettirecek davranışlar sergiledi ve buna devam ediyor.
Bu çerçevede 27 Ağustos 2013 tarihinde BBC Türkçe muhabiri Mahmut Hamsicinin KCK Eş Başkanı Cemil Bayıkla Kandil’de yaptığı söyleşi çarpıcı içeriği ile unutulmayacak özellikte.
Söyleşi; Gezi Parkı eylemleri, PKK ile devlet yetkilileri arasında 1990larda yapılan gizli temaslar, Ergenekon davası, Fethullah Gülen Cemaati, BBP ve RP ile ilgili konuları ele alıyor.
BBC Türkçe muhabiri Mahmut Hamsicinin söyleşide ısrarla öne çıkardığı ve önemle üzerinde durduğu ana tema şu:
Gezi Parkı eylemleri sırasında Kürt siyasi hareketinin hata yaptığını belirten Bayık, çeşitli gerekçelerle hareketin eylemlere zayıf katıldığını ama bu gerekçelerin yanlış olduğunu belirtiyor.
KCK Eş Başkanı Cemil Bayıkla yapılan röportaja atılan başlık asıl derdi özetliyor:
Cemil Bayık: Gezi’de yanlışlar yaptık
Röportaj okunduğunda Mahmut Hamsici nin bir militan edasıyla Bayıkın anlattıklarını istediği formata yönlendirdiğini görüyorsunuz.
Murat Karayılanın yerine KCK Eş Başkanı olarak atanan PKKnın dışarıdaki bir numaralı ismi Cemil Bayıkın anlattıkları tarihi bir olay niteliğinde. BBC muhabirinin tutumu ise olay olmanın da ötesinde, geleneksel, sinsi, karda yürür iz belli etmez İngiliz politik duruşunun nedense artık kendini gizlemediğini gösteriyor.
Gezi sahiden bir poyraz, önünde üzeri küllenen her şeyin gerçek yüzünü ortaya çıkaracak kadar sert esen bir poyraz.
BBC muhabiri kendisi röportajın daha başında anlatılanlardan bir seçki yapıyor ve BBC avantajını arkasına alarak kamuoyuna sunuyor.
Bayık, 1990larda kendileriyle görüşen devlet yetkilileri arasında generallerin de bulunduğunu söylüyor, Ergenekon davası için de “Tamamen bir aldatmadır” yorumunu yapıyor.
KCK Eş Başkanı, Gülen Cemaatininse barış sürecini sabote ettiğini ve Büyük Birlik Partisinin de Cemaat tarafından kullanıldığını iddia ediyor.
Gezi eylemleri ve Kürt siyasi hareketinin ilişkisi en tartışmalı konulardan biri.
Zira hareketin, eylemlerin farklı evrelerindeki farklı tutum ve açıklamaları, kamuoyunda bu konuda kafa karışıklığı yaratmış durumda.
Cemil Bayıkla uzun söyleşimiz sırasında Gezi eylemleri konusu, Geziyle ilgili sorulara başlamadan önce de dolaylı olarak birkaç kez açıldı.
Bayık, Gezi eylemlerine verdikleri anlamı, en çarpıcı şekilde şu cümleyle ifade ediyor: Geziden sonra Türkiye artık eskisi gibi olamaz.
Bayık, demokratik siyasetin önünü açan bir eylemdir. Dolayısıyla bu, çözüm sürecine de hizmet eden bir eylemdir. Ona katılmama, tereddütler yaşama yanlıştır diyor.
Ama bu tereddüt yaşandı dediğimizde, “Evet” diye onaylıyor ve bu tavrın nedenlerini açıklıyor: Neden onu yaşadılar? Birincisi ‘Katılırsak, devlet Türkiyedeki demokrasi güçlerine saldırabilir, eğer katılmazsak saldırı olmayabilir, o zaman bu hareket daha güçlü gelişebilir’ diye düşünüldü. İkincisi, ‘Eğer katılırsak Önder Aponun başlattığı süreç zarar görebilir. Bunu kullanan güçler olabilir. Özellikle hükümet bunu kullanabilir. Zaten çözüm yönünde adım atmaya pek niyeti yok, bunu da gerekçe yapıp adım atmayabilir’ anlayışı vardı.
Bayık, Bu endişelerle, katılmama ve zayıf katılma durumu yaşanmıştır. Bu iki anlayış da yanlıştır. Bunun kesinlikle yanlış olduğunu söylüyorum diyor.
Peki bu kaygılar geçti mi? sorumuza Elbette geçmiştir diye yanıt veriyor.
BBC muhabiri, röportajın yarısına gelmeden PKKdan istediği büyük desteği almış olmanın sevinciyle meditasyon pozisyonu alarak transandantal rahatlama yaşıyor. Yuppi, artık PKK da Gezici! Bu haykırmayı yazının ruhundan anlıyorsunuz.
Mahmut Hamsicinın Cemil Bayıkın anlattıklarını özel çerçeve içine oturtma çabası göze batıyor. Hoş, Cemil Bayık tek başına bırakılsaymış çerçevenin içini dolduracak kadar materyal sunuyormuş zaten. Ama amatör görüntü mesaj içeriği etkiler düşüncesiyle olsa gerek BBC muhabiri röportajı yapıldığı gibi değil ayıklayarak ve kendi kurgusuyla yayınlamayı tercih etmiş.
KCK Eş Başkanı Cemil Bayık anlattıkları tam ibretlik. Bayıkın büyük inkişaf ve derin ironi içeren bir başka analizini okuyalım.
Bayık, Gezi Parkı eylemlerinin ortaya çıkardığı en önemli sonuçlardan birinin Atatürk ve Abdullah Öcalan bayraklarının birlikte taşınabilmesi olduğunu, çünkü bunun Türkiye toplumunun çözüm isteğinin göstergesi olduğunu söylüyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın ulusalcılara bu manzaradan dolayı kızmasının çok dikkat çekici olduğu, başbakanın açıklamalarıyla şovenizmi körüklediği görüşünde.
Söyleşinin tam bu noktasında gerçeklikten kopuyorsunuz, artık başka bir dilden konuşulduğunu fark ediyorsunuz. Kıt akıllılık böyle bir şey galiba diyorsunuz. Evet, az önce yanlış okumadınız, bunu bir Kürt milliyetçisi üstelik KCK Eş Başkanı söylüyor. Bir defa Gezideki Ulusalcıları Türkiye toplumu olarak tanımlama cahilliğine düşüyor, ikincisi Ulusalcı Kemalistlerle birlik olup Barışı inşa edeceğini ifade ediyor. Tabi, Barış Süreci, Demokratik Açılım diye bir şey Türkiyede zaten hiç yaşanmadı kimse de duymadı(!) Ulusalcıların söylemlerinin sadece bir tanesinin bile bütün barış sürecini zehirleyecek derekede olduğunu bile bile. Ulusalcı Türkçü faşistlerin bu ülkeyi tarumar ettiklerini özellikle Kürtlere onlarca yıl reva gördükleri acıları bile bile. Akıttıkları kanların topraklarda kurumadığını göre göre.
Henüz bir yalanlama gelmediğine göre bu sözler de ona ait.
“Türkiyede Lice selamlanmıştır. Eskiden Kürdistanda vahşet uygulanırdı, Türkiye toplumu bunu pek duyamazdı çünkü üzerinde psikolojik bir savaş yürütülüyordu. Biz, ulusalcı çevreleri çözüm karşıtı olarak, düşman olarak kesinlikle görmüyoruz. Çözümü istemeyen AKPdir, devletin kendisidir, toplum değil. Veya ulusalcı güçler denen kesimler de değil. Belki onlarda kemikleşmiş bazı kadrolar karşı durabilir ama taban kesinlikle çözümden yanadır. O iki resmin birlikte taşınması onu gösteriyor. Yani çok rahatlıkla Türkiye toplumunda ulusalcı denen kesimin bile çözüme gelebildiğini, benimsediğini gösteriyor. Biz bunu olumlu görüyoruz.
PKK örgütünün koca KCK Eş Başkanının BBC tarafından şirazeden çıkarıldığını söylemek mümkün görünmüyor. O makama gelmiş biri ebleh de değildir. Geriye bunun bir program dahilinde yapıldığı gerçeği kalıyor.
Ergenekoncuların dile getirip uyguladıklarına bire bir uyan bir program.
Söyleşi kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen Kürt hareketi içindeki Ergenekon olgusunun belirsizliği üzerindeki perdeyi kaldırıyor.
Cemil Bayıkın normalde bu söyleşiden sonra Kürtler tarafından Ortadoğulu mustazafların protesto biçimi olan ayakkabı fırlatılarak ya da halk tabiriyle terlikle kovalanması gerekir.
Bayık Ulusalcı Kemalist Solcuların iddialarını da harfi harfine tekrar ediyor:
“12 Eylülde bile bu durum ortaya çıkmadı. Şu andaki durum Türkiye toplumu açısından 12 Eylülden daha vahim bir durumu ifade ediyor”
Bayık, hızını alamayarak, bu kez silahını, Cumhuriyet tarihi boyunca hiçbir dönemde cesaret edilemeyen açılımların yapıldığı, devrim niteliğinde ve Kemalist paradigmanın çöküşünü getiren Kürt-Türk barışının mimarlarının alnına doğrultuyor:
“Türkiyede AKP iktidarı artık eskisi gibi güçlü değil. İçte de dışta da ona destek veren birçok çevre, şimdi artık o desteği eskisi gibi vermiyor. Uluslararası alanda ABDsinden Avrupasına kadar herkes artık AKPyi sınırsız desteklemiyor. AKPnin izlediği çizgiden rahatsız da oluyor. Rahatsızlığını Mısırda Mursiye karşı ortaya koydu. Mursi, Erdoğanla aynı çizgiyi yürütüyordu. Şimdi Mursi, darbeyle uzaklaştırıldı. Erdoğanın yarın uzaklaştırılmayacağı ne malum? Yine içeride eskiden, Fethullahçılarla AKPnin ittifakı vardı. Şimdi o ittifak çatırdamıştır. Artık Türkiye toplumu da konuşuyor, suskunluğu kabul etmiyor. PKK de demokratikleşme diye dayatıyor. Bütün bunlar dikkate alındığında AKP eskisi gibi artık yürüyemez. Türkiye artık Gezi Parkından sonra eskisi gibi olamaz.”
Geçen günler içinde Kandilde 60 küsur din adamıyla birlikte namaz kıldığını medyaya servis ederek şov yapan bir insanda hiç olmazsa birazcık Allah korkusu olmaz mı? Sahi Cemil Bayıkın derdi ne? Neden kendini bu kadar açık etmiş olabilir? Türkiye dururken neden yabancı devletlerin programına uygulayan bir gavur gibi tutum takınır? Aynı dili konuşuyoruz adı da Cemil peki bu nasıl bir yabancılıktır! Yoksa Bayıkın İngilizlerle, İsraille, İranla ya da Esed rejimi ile koparamayacağı bir bağı mı var?..
BBC muhabiri ve Cemil Bayık el ele vererek arlanmadan devam ediyorlar:
Gezi Parkı eylemlerinin devam etmesi gerektiğini belirten Bayık, “AKP bunu önlemek isteyebilir. Bunu, dış güçlerin kendisine yönelik komploları olarak gösterebilir. Demokrasi güçleri bundan kesinlikle vazgeçmemeli, geri adım atmamalı, korkmamalıdır. Türkiyenin demokratik harekete ihtiyacı var. Bu şovenizm, bu parçalanmışlık onunla aşılır, gerçek bütünlük, kardeşlik, ileri demokrasi bununla gerçekleşir” diyor.
Demokrasi güçleri öyle mi? Mısırda seçilmiş Cumhurbaşkanına kanlı darbe gerçekleştiren sefil cuntacıların iddia ettiği gibi değil mi bu demokrasi güçleri!
KCK Eş Başkanı Cemil Bayık bu söyledikleriyle uğruna silahlı mücadele verdiğini iddia ettiği Kürt halkına ihanet ettiğinin farkında mı? Kürt-Türk kardeşliğinden yana olan, barış sürecini yaşayan bir Kürt bunu yapar mı?
BBC muhabiri ve Bayık Ergenekon davasını konuştuklarında Ergenekon davası tamamen bir aldatmadır diyerek kifayetsiz muhterisliğin en güçlü örneklerinden birini sergiliyorlar:
“Bu dava öyle çok söyledikleri gibi Ergenekonu açığa çıkaran, vesayeti ortadan kaldıran, Türkiyeyi kirlilikten kurtaran, her şeyi şeffaflaştıran, her şeyin hesabını soran bir dava değil, tamamen bir aldatmadır. Yapılan daha önceki Ergenekonun tasfiyesi, onun yerine yeşil Ergenekonun geçirilmesidir. Dikkat ederseniz bunun esas sorumluları yavaş yavaş temizleniyor. Bütün belgeler ortadan kaldırılıyor, izler silinmeye çalışılıyor.”
Söyleşiye yansıyan BBC ruhunu yüzyıllık makus tarihimizin büyük tecrübesinden iyi tanıyor, iyi biliyoruz. Ancak barış sürecinin, demokratikleşmenin ve normalleşmenin domine ettiği siyasal ve umut dolu sosyal bir yapı karşısında sanki T.C devleti koşulları yaşanıyor gibi röportaj veren Cemil Bayık, neden bu manipilasyonu yapar? Ergenekoncular ve Türk faşisti ulusalcılarla aynı platformu paylaşan KCK Eş Başkanı bununla Kürtlerin bütün birikimini yakıp külünü bir şişeye koyarak denize attığının farkında mı? Cemil Bayık bu söyleşi ile Türkiye toplumuna, Barışa, Nevruz bildirgesine, Öcalan çizgisine ve Kürt halkının iradesine ihanet etmiştir!
Umarım, Kürt halkı iradesi bu fazlalıkları da sırtından atacak, Kürt siyasal hareketini ayrık otlarından ayıklayacaktır. Kürt halkının namuslu, onurlu bireyleri kendi organik iradelerine sahiplik ederek onu egemen kılacaklardır.
Sırtlarına tutunarak ağaçları kurutan arsız sarmaşıklar gibi Türkiye toplumunun sırtına binen Ergenekon faşizmini kökünden sökmeden Türkiyenin normalleşmesi ve yenilenmesi mümkün görünmüyor.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/omraltas