Siyaseti, cam üfleme makineleri gibi alevlendiren ana olgular vardır.
2013 yılının son aylarında politik yaşamımızı harlayan kaos ve krizin temel nedeni ne 2014 Mart ayı yerel seçimleridir ne de 2015 genel seçimleri.
Kıran kırana savaşın ana nedeni, 2014 yılındaki Cumhurbaşkanı seçimlerinden çok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olgusunun 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimine aday olarak girme olasılığından kaynaklanmaktadır.
Üstelik Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı halkoyuyla seçilecektir. Aslında 2014 Cumhurbaşkanlığı adı konulmamış başkanlık sistemi seçimidir.
Başbakanın, başkan olduğu bir ülkenin ne anlam geleceği çok açık olduğu için düşmanlık yapanlar da kendilerini açık etmek zorunda kalıyorlar.
Kamuoyunun kafası bu açıklık nedeniyle sanıldığının aksine karışık değil. Topluma göre artık ortada üç devlet var: Eski devlet, yeni devlet ve paralel devlet
Eski devlet paralel devlet çelişkisi ile birlikte tamamen tasfiye oldu.
Yeni devlet paralel devlet ile iktidarını kaybetme tehlikesi ile hala karşı karşıya.
Paralel devlet bir gerçek ve sanrı arası bir duyguyla kendini çok güçlü hissediyor.
Bu gücün ne olduğu konusunda kamuoyuna yansıyan bir belge yok ama toplum belgenin vereceği itminandan daha güçlü bir inançla paralel devletin güdümlü proje olduğu kanaatini taşıyor ve dillendiriyor: Paralel devlet Neo-con projesidir. Paralel devlet hain bir yapıdır. Paralel devlet gâvurluktur.
Türkiye siyasetini etkileyen ülke içi ana dinamik Cumhurbaşkanlığı seçimi iken Türk siyasetini direkt etkileyen dış bir dinamikten bahsetmek mümkün mü?
Bu gerçeği anlamak için tümdengelim yöntemini uygulamak daha aydınlatıcı olacaktır.
Bugün Güney Kore, Tayvan, Endonezya, Ukrayna, Azerbaycan, Pakistan, İran, Suudi Arabistan, Mısır, Güney Afrika, Somali, Kosova gibi jeopolitik eksenlerde meydana gelen hiçbir politik olay kendiliğinden olmaz.
Bu önemli jeopolitik devletlerdeki siyasi olaylara Pentagon stratejileri yön verir.
Aynı şekilde yine Pentagon tarafından etkin jeo-stratejik bir eksen olarak tanımlanan Türkiyedeki politik olayların tamamında da Atlantike uzanan bir network vardır.
Avrasya ve Ortadoğudaki politik yaşamları yönlendiren bu temel olgulardan biri 2016 Amerikan başkanlık seçimidir.
Birleşik Devletler gibi küresel bir gücün devasa seçim kampanyasını sadece Amerika coğrafyası içinde yürüteceğini düşünmek safdillik olur.
Avrasyada yer alan jeopolitik devletlerde ve Ortadoğu’nun yapay ülkelerinde yaşanan her politik aktiviteyi Amerikan seçim kampanyası olarak görmeli.
Amerika Ortadoğuda bir tür seçim kampanyası yürütüyor.
Amerika Türkiyede de özel bir seçim kampanyası yürütüyor.
2016 yılında gerçekleşecek Amerikan başkanlık seçiminde iç politika unsurlarından çok dış politikadaki kazanımların belirleyici olacağı uzmanlar tarafından öngörülüyor.
Dışarıya yansıdığı kadarıyla Cumhuriyetçiler Arap baharında Demokratlara karşı büyük avantaj elde etti.
Cumhuriyetçiler ve Neo-conlar Arap Baharının bölgedeki Amerikan ve İsrail çıkarlarına zarar veren bir sosyolojiye dönüştüğü konusunu yüksek sesle dile getiriyorlar ve bu konuda Obama yönetimini suçluyorlar.
Tunus, Libya ve Suriye örneklerini önlerine koyarak Obama algısını itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar.
Arap baharının gerçekleştiği ve İslami yapıların öncü olduğu her bölgede operasyon yapıyorlar, karşı devrim planlıyorlar.
Nihayet Mısırda demokratik hükümeti askeri darbe ile alaşağı ederek büyük zafer elde ettiler.
Bunun zafer sarhoşluğuyla Türkiyeyi de Amerikan ve İsrail çıkarlarına ters hareket eden, Cihadist, fundemantalist, El-Kaideci ve terörü destekleyen (bugün, 14 Ocak 2014 iki ilden gerçekleşen İHH baskının anlamı budur) demokratik diktatörlük algısı altında teslim almak için biteviye kumpas kuruyorlar.
Bir finans kapital Siyonist lobisi çatısı olan Cumhuriyetçiler Türkiyede mutlaka başarılı olmak istiyor.
Türkiye devleti -aynı Mısır gibi- her iki Amerikan dış politika perspektifine aynı anda ters düşen politik yaklaşımlarıyla Neo-Conların elini güçlendirdi ama buna rağmen hala başarılı olamadılar.
İzlediğimiz kadarıyla aslında Neo-Conlar ve İsrail lobisi önce Türkiye devriminin dizini kırmak istedi.
Olayın yılı manidar, 7 Şubat 2012 MİT darbesi ile ‘önce Türkiye’ demişlerdi ama çeşitli iç ve dış nedenlerle süreç başarılı olmayınca 3 Temmuz 2013’te Mısırda askeri darbesini gerçekleştirdiler.
17 Aralık 2013te yargı üzerinden yürütülen bir darbe girişimleri (Ankara kulislerine göre asıl hedefleri 17 Aralıkta 800 kişilik bir operasyon yapmaktı) daha başarısız oldu.
Cumhuriyetçiler, 2016 Amerikan seçimlerine kadar Tayyip Erdoğanı siyaset dışı bırakılabilirse üçüncü kez hezimet yaşamayacaklarını düşünüyorlar.
Aksi halde tarihin akışı ve zamanın ruhu zaten onların anlayış dünyasını tasfiye etmiş durumda.
Bunu bildikleri ve yeniden dirilmek için bağını koparmış iri yapılı dört ayaklı canlılar gibi çılgınca saldırıyorlar.
Bu çılgınlık onlara kendi başkanlarına bile suikast ve 10.000 kişinin öldüğü 11 Eylül olaylarını yaptırdı, benzer suikastları jeopolitik eksenlerin devlet başkanlarına yapmayacaklarını düşünmek ne kadar mantıklı olur?
Aslında Yeni Türkiye iradesi, Türkiyedeki yeni devlete paralel yapıyı alt ettiğinde dünya için de bir iyilik yapmış olacaktır.
Olası bir Türkiye yenilgisi, kürenin en büyük baş belası olan Neo-Conların finans gücünü olmasa bile siyasi gücünü tükeniş sürecine sokabilir.
2016daki Amerikan başkanlık seçimi şimdiden küresel anlamda bir milat olacağı işaretlerini veriyor.
Yeni Türkiye iradesi, karşı koyuş mücadelelerinin telaşı altında kalmadan, hele hiç iyi niyet tuzağına düşmeden, basiretli ve akıllı politikalarla bu süreci bir an önce kontrol altına almalıdır.
Bu bir tür istiklal savaşıdır.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/omraltas