“Oğlum yüzme bilmiyordu”
Ben öleyim.
Sana bir şey olmasın.
Sana gelen bana gelsin.
Bu sözleri sadece anneler evlatları için mırıldanır.
Aslında bunlar duadır.
Ben öleyim yavrum!
Bir anne bebeğine hiç kıyamaz.
Bir anne çocuğuna dayanamaz.
Çocuk, hayatı tanıma hırsıyla, dışa dönük dünyasında, ebeveynine karşı bin bir ihmal içinde olduğu dönemlerde bile anne sadece onu düşünür. Hiç sebep yokken aklına gelen bir evhamdan dolayı, için için ağlar.
Onu ekmek almaya gönderdiğinde bile eli yüreğindedir. Engel olamayıp aklına düşen kötü bir düşünce nedeniyle kendini yer.
Camdan dışarı, bakar, bakar, sonra yine bakar.
Ocakta yemeğin dibi tutar. İçindekilerle beraber ev yanacak olsa bile o gerideki dünyadan kopar; bakar.
Gece ışığı kapar, gözlerini kapar, üstünü yorganla örter ama ruhu uyumaz.
Yan odada, annee! sözcüğünün ilk harfi ağzında çıkmadan ihtiyacına uygun olan ne ise temin edip yanında biter.
O gün de çok yorgundur oysa. Kelimenin tam anlamıyla bitmiştir.
Evlat; bittiği yerde anneyi devleştirir.
Kahramanı bir kez daha çocuğu yanıltmamıştır, tükendiği ayan-beyan olmasına rağmen küllerinde dirilmiş, hastalığı nedeniyle, sabaha kadar, defalarca masum alnına, küçücük sırtına usulca dokunarak ateşini test etmiştir.
Kahrolası ateş ölçer 39.8 derece gösterir, ıslak bez almak için mutfağa gittiğinde dayanamamış ağlamıştır.
Anne, bebeğin, masum gözlerinin nemi içinde boğulmuştur.
Halsiz parmakları hapishane demiri olmuştur.
Hırıltısı bir hiltinin betonu delmesi gibi yüreğini sarsmaktadır.
Üstüne şeytanın iğvası illa gelir, ya sana bir şey olursa düşüncesiyle kalbi, koca kaya çarpmış araba camı gibi olur
Artık onun eli tanrıya dokunur.
Oysa, sadece bir abbat secde anında tanrıya yakındır.
Anne bebeğinin gözlerini süzerken tanrıya bakar, masumiyete..
Melekler ilk kez arkada durur.
Bir eliyle Allahın elini tutar.
Diğer elin ayası, dolu dolu merhametle, bebeğin tıp tıp atan kalbini tutar.
O, şu küçücük göğsü kaldırıp indiren nasıl bir kalp sesidir Rabbim, sakın durmasın, yok olurum.
Galiba sadece ben böyleyim, bari bana gösterme der.
Korkar, vesvese bir an önce yok olsun diye elini kalbin üzerinden geri çeker.
Rahman Odur, rahim anne.
Rahman ve rahim olan, rahminden yarattığı varlığa tecelli eder bir rahim niteliği bağışlar.
Nolur Rabbim onu benden alma.
Ben bu kuzuya kıyamam.
Ben bu miniğe dayanamam.
Kokusunun yokluğu öldürür beni.
Uyanır anne onu yanında görür.
İçini çeker, şükür burada der.
Bir gün daha
Gözlerinin içi, dolu dolu, öyle güler ki, evlat annesine aşık olur.
Ömrü boyunca insan, işte o gözleri arar.
Ne çare, bulamaz ve gözleri açık gider.
İnsan ölünce, işte bu nedenle, gözü açık kalır.
Ben, çocuğumu her yolcu ettiğimde uçak düşerse vehmiyle kaç kez boşu boşuna ağladım.
En çok, biri biraz ürkek, kim bilir nasıl kokar diye hem de katıla katıla.
Ama dostum Mustafa Ekici bizzat acı haberi alır.
Eylülünü, bakmaya doyamadığı ceylanını bir kazada
Dünya yıkılsın haber yalan olsun münacatı gerçekleşmemiştir.
Sormadım ama onu en çok da kızının o minik bedeninin aldığı darbeler bitirmiştir. İnsafsız metaller!
Öncesi ve sonrası diye tam ortadan ikiye bölünen ey hayatlar!
Şimdi de bugün (30.10.2014) bir anne Ermenekte maden ocağının başında ağlıyor.
Diğeri eline aldığı bir çöple yığılı toprağı eşeleyerek evladının ruhuna ulaşmaya çalışıyor.
Maden ocağının içini su basıyor, onlarca madenci mahsur kalıyor, hayatlarından umut tamamen kesilmiş durumda.
Yaşlı annenin evladı da öyle.
Ama o artık ölümü önemsemiyor.
Oğlu yüzme bilmiyormuş şimdi konu sadece bu!
Dayanamaması; madende su boyunu aştığında oğlunun çırpınma hayali.
Kendi diliyle kim bilir ne yapmıştır o an?
Ekrana düşen haberin manşeti bir külçe gibi yüreğin tam üstüne oturuyor.
Bir âdem dakikalarca yerinden kalkamıyor.
Batsın batacak her şey.
Başımıza yeni Türkiye kadar taş düşsün.
İdeolojik kavgalar bitsin.
Herkes işini, sadece işini, iyi yapsın.
Bu ülkede önce dedeler, sonra babalar, sonra çocuklar ölsün
Evlatlar annelerinden sonra ölsün artık.
Artık gençler annelerinden sonra ölsün!
Ben öleyim! Ben öleyim demesin anneler.
Zira bu arz, bu kubbe, bu ülke bu sıkleti kaldırmaz.
Demek öyle diyorsun ha anne!
Oğlum yüzme bilmiyordu. Kim bilir o suyun içinde ne yaptı?
Hepimiz bir anneye kurban olalım.
Ki o rahmiyle yeni bir dünya yaratsın.
omeraltass@gmail.com
twitter.com/omraltas