Ankara katliamının arka planının ne olduğuna dair tartışmalar devam ediyor.
Araya hiç girmeden sözü; Türkiye’ye otuz yıl aradan sonra annesinin vefatı dolayısıyla ilk defa gelen, bir vesile ile çay içtiğimiz Norveç vatandaşı “Amed” rumuzlu PKK’lı yöneticiye bırakalım.
“Suriye üzerinden adı konulmamış bir dünya savaşı devam ediyor. Suriye’de o kadar çok aktör var ki buna, III. Paylaşım Savaşı demekten kendimi alamıyorum. Bugün bölgede, her güçlü devletin elinde yeri geldiğinde açabileceği önemli kartlar var, alenen savaşanlardan başka kamuoyunun bilmediği aktörler de üstünlük peşinde. Devletler, ittifaklar kuruyor ama aslında her birinin kendi özel ajandası mevcut.
Maalesef PKK, bu güçler arasında yolunu kaybeden serseri bir yapıya dönüştü. Özel sohbetlerimizde, PKK’nın Cemil Bayık üzerinden iyiden iyiye İran’a angaje olduğu konuşulur. Biz, HDP’nin kazandığı benzersiz siyasal başarıya rağmen 7 Haziran’dan sonra PKK’nın yeniden silaha sarılmasını buna bağlarız.
Görülüyor ki İran siyaseti, izlediği Suriye politikası nedeniyle Türkiye’ye karşı son derece öfkeli. Suriye’deki ateşi, Türkiye’nin içine atıp Suriye’den elini eteğini çektirmek istiyor.
Bu çerçevede PKK içinde, “Cemil Bayık varsa barış olmaz” düşüncesi yaygındır.
Selahattin Demirtaş ise, başka bir siyasi eksen üzerinden rol üstlendi. Demirtaş adının ana rolü, muhatabiyeti Öcalan’ın elinden almaktı. Hedefi netti. Öcalan barış sürecinin mimarıydı, telkin ve kontrol alanı dışındaydı, Türk devleti ile tek başına pazarlık ediyordu. Bu proje, Kandil’deki lider kadromuzun da işine geldi. Bu arada Abdullah Öcalan aleyhine örgüt içinde itibarsızlaştırma kampanyası başlatıldı. Türk devletine satıldığını hatta Türk devletinin bir adamı olduğu söylendi. Bu ifadeleri Sabri Ok’un ağzından bizzat duydum.
PKK’yı 7 Haziran seçimleri sonrası çatışmaya İran soktu. Kandil yönetimi, bu politikanın diğer bir kazancının da boşluklardan daha fazla inisiyatif almak isteyen Demirtaş’ın burnunun sürtülmesi olduğunu düşündü.
Şimdi orta bir yerde buluştular.
PKK’nın; 10 Ekim günü çatışmasızlık ilan etmesinin sebebi, operasyonlardan sonra HDP’nin yaşadığı itibar kaybı idi. Bunun nelere mal olacağı İran’a ve Rusya’ya gidilerek yüz yüze anlatıldı.
Gelişmeler dışarıdan görüldüğü gibi değil. PKK içinde, özellikle Avrupa’da, verilen savaşın meşru bir hikâyesi olmadığına, anlamsızlığına ve demokrasi güçlerine vereceği zarara dair yoğun tartışmalar yaşandı.
Hatta Demirtaş’ın, politikasının odağına AKP hükümetini ve Erdoğan’ı yerleştirmesi benim gibi nice partiliden eleştiri aldı.
Ama özellikle yurtdışında PKK içinde öyle bir mekanizma var ki en küçük bir eleştiri bile tasfiye edilir. Kendi başınıza yaşama şansınız ise yoktur.
HDP ve PKK’nın yaşadığı sıkışmışlık, Ankara Garı’nda gerçekleşen katliam sonra birden bire düzeldi.
Ankara katliamı, PKK ve HDP’nin imdadına yetişti.
Ankara katliamı bu nedenle Kürt siyasetinin mestur yüzünde bayram sevinci yaşattı.
Bütün propaganda mekanizmaları yeniden güçlü bir argümanla harekete geçti. PKK tarihinde görülmeyen, bir günde, Avrupa ve Türkiye Kürdistanı’nda milyonlarca broşür basıldı. Doğrusu bizdeki bolluğu ve baş döndürücü hızı şaşkınlıkla izliyorum.
Ankara katliamının yapıldığı gün, bu acı olayın arkasında IŞİD örgütünün çıkacağından adım gibi emindim. Başka örgütlerin izini arayanlar ya da böyle bir ihtimalin olabileceğini düşünenler bölgenin dinamiklerini hiç bilmiyorlar.
Siz ne kadar büyük kuşatma altında olduğunuzun farkında değilsiniz. Üst perdeden konuşuyor ve yazıyorsunuz ama rüzgâr tersten esiyor.
Saf olmayın derim, bu Ankara eylemi PKK kapasitesindeki bir örgütün boyunu aşar. Ayrıca bizimkilere böyle büyük bir akıl biçmeniz bizi hep gururlandırdı.
Ankara katliamında, ince gören bir sosyal mühendislik hesabı var. Ankara katliamı birebir HDP lehine yapıldı bunu kabul ediyorum ama bunun faili PKK değil.
Tahminim, bu katliamda asıl olarak CHP hedef alındı.
Bakın dinleyin.
Biz yeni bir hikâye yazıyoruz.
PKK ve HDP artık Kürtlüğü aştı sekülerlerin ortak mücadelesine dönüştü. Peki, sekülerliğin tek reel taşıyıcısı kim, tabi ki Aleviler.
HDP, 7 Haziran’da Seküler ve Kürt oylarında maksimum eşiği buldu. Sonrası yoktu.
Bunu söylemek bana ağır geliyor ve dinci cemaatin akıbetini yaşamaktan korkuyorum ama Batı’nın yeni projesi artık sadece HDP. Bunu Avrupa’da da açıkça izliyoruz. Ancak HDP’nin büyümesinin tek çaresi CHP parçalanması.
Öncelikle CHP içindeki Alevi kitlenin HDP’ye aktarılması şart.
Bu da sadece sosyal ve psikolojik travmalarla olur.
Ankara katliamının anlamı işte tam buydu: Rutin, sosyal ve psikolojik algıları değiştirmek.
Bugüne kadar neye mal olursa olsun CHP içinde kalmaya devam eden ve kararsızlıklar yaşayan Alevi kitlesi, bu acı Ankara olayından sonra, başını elinin arasına alıp bir kez daha düşünecek.
Olası plana göre, 1 Kasım’da CHP’deki Alevi oyları mutlaka HDP’ye akmalı.
Ben de Aleviyim, farkındayım, yeni kurgunun odağında biz varız.
Suruç katliamında bizim Alevilerin ağırlıkta olduğu ESP hedef alındı, böylece radikal Türk solu HDP’ye sabitlendi.
Dikkat ederseniz, Ankara Garı katliamıyla yine Alevi kimliği öne çıktı.
Ankara katliamıyla her ne hedefleniyorsa, baltayı köküne vurup kesin sonuç alınmak isteniyor.
Belli ki, primitif dönemlerdeki gibi Alevilik ve Sünnilik arasında, Kürtlük ve Türklük arasında nesilden nesile taşınacak bir kan davası yaratılmak isteniyor! Böylece bölünme ve parçalanmanın alt duygusu var edilecek!
Yeni bir karşı-hamle yapamazsanız bu plan tutar.
Öyle sanıyorum ki bu katliam, planlayıcılara yetmeyecek. Bundan sonra mikro hedeflere odaklanacaklar. AKP’yi IŞİD’le özdeşleştirmeye devam edecekler. Ben bile bu IŞİD töhmetinden nasıl sıyrılacağınızı merak ediyorum. IŞİD’den başka taşeron kullanmayacaklar. DHKP-C’ye seçime kadar hiç bir eylem yaptırılmayacak. PKK; devlet, tankla topla Kandil’e girse bile seçime kadar çatışmaları durduracak.
Suriye içinde kurulacak muhtemel bir Alevi devletinde PKK üzerinden inisiyatif alınmaya çalışıldığının da bir kenara yazılmasını istiyorum.
Adı konulmamış yeni III. Paylaşım savaşında kilit ülke Türkiye. Anladığım kadarıyla Türkiye’nin, kendine ait bir irade beyanı olmadan, tam olarak bir eksene, bloğa teslim olması bekleniyor. Bu gerçekleşinceye kadar, AKP ile IŞİD, ısrarla, aynı cümlede yan yana kullanılacak.
Önümüzdeki seçim, sosyal-psikoloji açısından son dönemeç, şu sıralar aramızda en çok gündem olan konu bu.
Dolayısıyla kendi adıma Alevi kanaat önderlerine dönük suikastların da masada olduğunu düşünüyorum.
Türkiye toplumunun yaşadığı büyük şok, olası ki yeni artçılarla diri tutulacak.”