Amir Asaf, Türkiye ve yeni kutup

Amir Asaf’la  Ruslar’ın Şam’da okul katiamı yaptığı 13 Aralık günü Türkiye-Suriye sınırındaki mülteci kampında buluştuk. Suriyeli öğretim görevlisi siyaset bilimci Asaf, Rusların bir okulu yerle bir ettiğini, 50 kişinin öldüğünü 200 kişinin de yaralandığını anlattı.  Katliamda sekiz yaşlarında iki kız çocuğunun yıkıntılar arasında yürek parçalayan “anne, anne!” feryatlarını gösteren videoyu tekrar tekrar izleyip ağladıktan sonra anlattıkları, kendi ifadesiyle sıfır noktasından Türkiye’nin nasıl göründüğüne çarpıcı bir örnek oldu. O an gördüğüm videonun sarsıcılığı, Asaf’ın anlattıklarını kelime kelime hafızama nakşetti. Bedenimin ‘karınca kararınca bir katkım olsun’ tepkisi verdiğine tanık oldum.

 “Nasıl olur da basit cümleler hayatın sırrını en iyi anlatır:

‘Olacak olan olur’

Öngörülemeyen nedenlerden dolayı dünya her gün yeni bir hale uyanıyor. Süper güçler, tüm imkânlarını seferber etmelerine rağmen gelişen süreçleri kontrol edemiyor.

Tek kutuplu küre yaşadığı kapsamlı krize çözüm bulamıyor. Pasifikte yeni bir ekonomik güç merkezinin oluşumu engellenemiyor.

Atlantik ile Pasifik arasında gidip gelen güç dengesi,  en çok salınım eğrisinin dip noktasını vuruyor: Ortadoğu. Eksenler arası sürtüşme Doğu’yu yakıyor. Bölge, önce sömürülerek, şimdi yakılarak ikinci büyük travmasını yaşıyor. Anlaşılan o ki, güç merkezleri sadece petrolü değil petrol bölgelerini yakarak var olabiliyorlar.

Ancak Şark; her şeye rağmen küllerinden doğmakta ısrarcı.

Rusların öncülük ettiği Avrasya jeopolitiği, Şark’ın bu ruhu kendi mülkü olsun istiyor. Avrasyacı teorisyenlerin tanımlanamayan telaşının kökeni bence bu.

İştah kabartan gelişmeler karşısında kendini frenleyemeyen sadece Ruslar değil.

İran da, Şark’ın ruhuna sahip olmak istiyor. İran ontolojisinin ana güdüsü bir güç olarak muhatap alınmak. Batı; “Muhatabım sensin, bundan böyle seninle çalışacağım” dediğinde İran jeopolitiği rahatlar. Bir kompleksi tatmin etmek için ümmetin sırtını hançerlemekten çekinmemesine bu genoloji neden oluyor.

Hakikatte, Avrasya ve Pers jeopolitiği,  Batı’nın partneri. Vatanım Suriye özelinde bugün, Rusya-İran, Batı bloğuyla aslında savaşmıyor; tiyatro yapıyorlar. Batı’nın NATO konsepti ise karşı bir taarruz değil yeni bir sahtekârlık. ABD, Şark’ı anlaşmalı olarak Avrasyacılara teslim etmek için Suriye’de bulunuyor. Bir gün bunu herkes anlayacak.

Rus- Batı karşıtlığı temelde bir iç sorun. Rusya, Batı’nın bedevisi. Sizinle yaşanan uçak krizinde Batı’nın koskoca Rus devletini eleştirme biçimini görmediniz mi? Rusları, kaba ve duygularına hâkim olamayan klasik doğulu olarak eleştirdiler.

Rus Sosyalizmi nihayetinde Batı asabiyesinin kendine itirazıydı. Batı ve Rusya arasındaki mücadele, toplamda bir tür merkez-taşra çelişkisi.

Beri taraftan Şia, Persi geleneğin Müslüman medeniyetine karşı bir cevabı.

Şia, bir yönüyle Zerdüştlüğün diğer yönüyle Katolik inanç formunun Müslümancası’dır. Persi kurnazlığın en büyük dehası budur. Şia, yapısal olarak iktidar dini şeklinde konumlanan bir anti- tezdir.

Bugün İran devleti, hızla özüne dönerek bu limana demir atmış bulunuyor.

İran’ın Müslüman dünyayı bir çırpıda harcaması başka ne ile açıklanabilir?

Siz hâlâ İran’ı tanımıyorsunuz. Biz burun burunayız, asıl yüzünü biz görüyoruz.

Tarih boyunca İran, jeo-stratejik konumlanmasıyla batıya ortak oldu. İran, varoluşsal olarak Batı’nın üçüncü sacayağı. Ortodoksluk, Şia ve Protestanlık, Batı Paktı’nın ortak havzası.

Aslında her üçü de Paganizm’in ruh göçünün stratejik formları.

Aç kurtlar gibi Arap Baharı’na ve en son vatanım Suriye’ye aynı acımasızlıkla çullanmalarının, köken birliğinden başka bir nedeni daha var:

Şark’ın asil ruhunun dirilişini önlemek.

Şark’ın ruhu, bedenini arıyor. Görmüyor musunuz, bu ruh şu an sizin Payitaht üzerinde kanat çırpıyor. Türkiye bu nedenle Türkiye’den daha fazlası, bilin artık!

Gelişmeler ışığında bakıldığında Şark’ın Türkiye ekseninde konsolide olma temayülü aslında bir tez olmaktan çıkıp realiteye dönüştü.

Titaniğin okyanusu yarması gibi tarih yarılıyor, muhayyile yarılıyor, gelecek yarılıyor.

Henüz görmüyorlar ama tarih, yeni bir kutbun işaretlerini veriyor. Duymuyorlar ama yeni bir jeopolitik bloğun uğultusu yükseliyor. Hissetmiyorlar ama “insanlık” devrimci bir itiraza alan açıyor.

Oluş tamamlanmadığı için henüz adı konulamıyor. İnsan adlandırmadığı bir şeyi algılamıyor.

Yeni bir referans merkezinin kaldırım taşları iki yönlü sessizce burada döşeniyor.

“One Minute” küresel bir itiraz, “Dünya Beşten Büyüktür” yaratıcı bir doktrinasyon olarak bu olguyu öz güçle şekillendiriyor.

Tersinden gelişmeler de benzer bir inşaa edici tesire sahip.

Batı, “Arap Baharı”ndaki ikiyüzlülüğü ve darbeci tutumuyla kendi içine çökerek, Batı ve Avrasya Paktı Suriye devrimine ihanetiyle, tek millet olduklarını göstererek aynı olguyu tahkim ediyor.

Çapraz iki duruş, bir kutba olan ihtiyacı açıkça ortaya koyuyor.

İmparatorluklar, medeniyetler ve devletler tarihine bakıldığında hegemonya tek başına öz güçle sağlanmıyor. Hatta çoğunlukla tarihte her iktidar, rakibin zayıflaması, geri çekilmesi ya da çökmesiyle gerçekleşiyor.

Bugün ABD, Ortadoğu’da tek aktör değil. Pasifiği, Akdeniz’i ve Körfez’i birlikte idare etmeye gücü yetmiyor.

Çin henüz Ortadoğu’ya gelemiyor. Avrupa kendi problemlerine çözüm arıyor. Rusya egosunu tatmin ediyor. Dünya, küresel güçlerin ‘gücünden’ çok sorunlarına tanıklık ediyor.

Bölgede mutlak egemen bir güç olmayacak.

Siz hala neye karşılık geldiğinizin farkında değilsiniz!

Şarkta anlamlı bir jeopolitik boşluk meydana geliyor.

Odaklanıldığında  tarihin yeni bir kutba kapı araladığı fark edilir. Atlantik ve Pasifik’ten sonra Akdeniz’de temerküz var. Anlaşılan o ki yeni kutup ‘non teritoryal’ olacak. Üçüncü kutup önce ve uzun süre ruhlarda var olacak.

Bu topraklar yeni ruha beden olacak.

Ehil olunduğunda Doğu’nun ruhu ülkenize yerleşecek.

Türkiye’nin önümüzdeki yüzyıllarda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak kurucu roller üstleneceği anlaşılıyor.

Nöbet değişimi zamanı geldiğinde hazır olmalısınız.

AK Parti bu misyonun bilincinde olmalı.

Hükümetiniz, ısrarla devam eden tutukluktan vazgeçmeli.

Ben yerimde duramazken durumunuza şöyle bir baktığımda sinirden bazen tırnaklarımı yiyorum.

Gençlerinizi yeni ve bu büyük mefkureyle yetiştirmelisiniz.

En önemlisi, bu ülkenin namuslu Solcuları, Milliyetçileri, Laikleri, Liberalleri, Kürtleri, Ülkücüleri, İslamcıları bu şuurda olup sorumluluk duygusuyla hareket ederek büyük yürüyüşe katılmalı.

Sıfır noktasından Türkiye’ye baktığımda bunları görüyorum. Gerisi size kalmış.”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s