Kürtlük bitti!

İlk hatayı biz yaptık.

Kürt problemini PKK ile eşitledik.

Kürtlüğe dair her olguyu, ellerimizle PKK’nın sahasına attık.

PKK’yı, Kürt sorununun mabedi yaptık.

O mabedin eşiğine elini-yüzünü sürmeden devletin huzuruna gelenleri muhatap almadık.

Farkına varmadan PKK’yı kendini bile şaşırtacak kadar büyüttük.

PKK, terör tarihinin en büyük sıçramasını bu dönemde yaptı.

Adını yanlış koyduk.

Teröre; “salt” “terör” demedik.

‘Terörü var eden koşulları ortadan kaldırmaya canımız feda’ dedikçe iki orantı birden var oldu.

Doğru orantıda çözüme ulaştık, statükonun bütün engellemelerine, oligarşinin milletin arasına döşediği mayınlara, Gladio’nun ve NATO konseptinin iç kumpaslarına rağmen onurumuzla uzunca bir yol kat ettik.

Ters orantıyla terör büyüdü. Barış süreci(!) geliştikçe, hileli terör doğası, kazanımları kendi hanesine yazdı.

Diğer tabiat koşullarının lehte gelişmesiyle birlikte ortaya, her zamankinden daha semiz, özgüveni tavan yapmış bir canavar çıktı.

Bu canavarı, evcilleştiği düşüncesiyle sivil toplumun içine biz çektik.

Üstelik HDP kafesi içinde HDP vagonuyla taşıyarak…

Adını yanlış koyduk.

Teröre;  tek başına ve terkipsiz  “terör” demedik.

Teröre; “Kürt sorunu” dedik, ekledik, eşitledik.

PKK’ye; “Kürt sorunu” dedik, geleceği ipotek ettik.

PKK’yı ve HDP’yi; asla Kürt sorunu bağlamına çekmeden, ısrarla terör odağına koymalı, başka da bir şey önüne ve arkasına eklememeli.

Gerisini; biz değil PKK-HDP ve her ikisinin kapsam alanında kalanlar düşünsün!

Büyük yanlış yaptık.

İyi niyetliydik.

Köşeden döndük!

Şimdi yine bir yanlışın eşiğindeyiz.

PKK’yı “PKK” olarak konuşmalı.

HDP’yi; PKK partisi, terörün maşası, şiddetin sivil ayağı ve son tahlilde Haçlıların yeni oryantalist kurgusu olarak konuşmalı.

Türkiyelileşme, demokratik Cumhuriyet gibi hiçbir detayı zerre kadar önemsememeli.

Tartışmamalı.

Görmemeli bile!

Ne PKK meselesini konuşurken Kürt kelimesini ağza almalı ne Kürt konusunu konuşurken HDP meselesini ağza almalı.

Her iki olgunun da birbiriyle bağlantısını kesmeli.

Bu konteks hükmen ortadan kalktı.

Mecralarında istedikleri kadar çırpınsınlar.

Özgür Gündem ne diyorsa Bir Gün onu diyor. Azadiya Walat ne diyorsa Cumhuriyet onu diyor. ANF ne diyorsa Cihan onu diyor.

Cemil Bayık ne diyorsa Demirtaş onu diyor. Bese Hozat ne diyorsa Figen Yüksekdağ onu diyor. Duran Kalkan ne diyorsa Hasan Cemalgiller onu diyor.

Gönül huzuruyla yazmalı, çizmeli, ifade etmeli.

Kürt ayrı PKK ayrı. Kürt ayrı HDP ayrı.

Kürt’ün olduğu yere PKK alınmayacak, Kürt’ün konuşulduğu yere HDP çağırılmayacak.

Bu ayrımı yaparken cesaretli olmalı.

Sözü ürkek söylememeli.

Kompleks içinde olmamalı.

‘Bizi yanlış anlamasınlar’ duygusu içine girmemeli.

Kesin olarak; Kürt’e hoş görünme dilinden uzak durmalı.

Zira bu etkili, net bir tuzak.

Terör iradesinin fiili oyun planı.

Artık çözüm ve barış dönemi teorilerini ve kavramsallaştırmalarını ezbere tekrar etmemeli.

Bir zamanlar radikal İslamcılığımız Türk solunun ıstılahları ile kendi düşün dünyasını renklendirdi.

Şimdi Kürt milliyetçiliğinin terminolojisine muhafazakârlığımız içinde serbest dolaşım vizesi verdik.

Geri alıyoruz.

Özümüz bize yeter!

Bunu kendileri yaptı.

Bize düşen onların biçimlendirdiği müstevanın adını koymak.

Alışkanlıklarımızı terk edememenin insiyakıyla gerçeği görmekte gecikmemek.

Bugünden sonra Kürtlük, bir sorun değil; bir konudur. Bir meseledir.

Ülkenin dört bir coğrafyasında, doğusunda, batısında, kuzeyinde ve güneyinde, millet mozaiğinin neredeyse her unsurunda olduğu kadar bir mesele. Bu ölçüde bir konu.

Türkmen ne ise Kürt odur.

Laz ne ise Kürt odur.

Boşnak ne ise Kürt odur.

Yörük ne ise Kürt odur.

Ret, inkâr ve asimilasyon sürseydi sorun demeye devam etmekte sakınca olmazdı.

Şimdi Kürtlük yok.

Vatandaşların sorunları var.

İllerin, ilçelerin, köylerin, mezraların, sınır boylarının sorunları var.

Kendi kaldırdığımız bir sorunu izah etmekten ya da savunmaktan, kendi terminolojimizi kullanıp adını koymaktan bile aciziz.

Önümüzde bugün sadece terör sorunu var.

PKK sorunu var. HDP sorunu var.

Irkçı Kürtçü faşizm var. Irkçı Alevici faşizm var. Kripto faşizmi var.

Türk Solu kini ve nefreti var. Mandacı sekülerciliğin intikam duygusu var.

Nev-zuhur İslamofobik liberal entelijiyansın karşı savaşı var.

Unutulmamalı, PKK kendisi, üzerine geçirdiği Kürtlüğü çıkarıp attı. HDP’nin bizzat kendisi Kürtlük gömleğini çıkarıp attı.

Bizim muhtemelen asla başaramayacağımızı, hatta Kemalizm’in de başaramadığını kendi kendilerine yaptılar.

Bunu görmeli. Referans noktası olarak almalı.

Hem PKK hem HDP,  içinde Kürt geçen hiçbir cümlede yer almamalı.

Barış sürecinde öyleydi.

Şimdi hiç olmamalı!

Nostalji yapılmak istendiğinde tolere edilecek bir durum ortaya çıkar. Akademik düzeyde bir ilginin de bir meşruiyeti olur. Gerisi nahaktır.

Sonuna kadar, demokratik açılımlara devam etmeli. Bölgeye ve bölgede yaşayan vatandaşlarımıza dair bütün sorunlarının üzerine samimiyetle gidilmeli. Milliyetçiliğin bütün cüzlerinden cahiliye bilinciyle kesinlikle uzak durulmalı. 12 Eylül rejimi bürokrasinin süreçte inisiyatif alma çalışmalarına karşı sert tepki vermeli. Tüm süreçlere millet iradesinin nüfuz etmesini sağlamalı.

Ancak:

‘Kürt-Türk kardeşliği’

‘Kürt halkı’

‘Kürt siyasi hareketi’

‘Türkiye halklarının hak mücadelesi’

‘Kardeşlik Buluşmaları’

‘Kürtçe bizim dilimiz’

‘Kürtler bizim canımız’

‘Kürtler İslam’ın en sadık kavmi’ gibi hem PKK terminolojisinden hem de kendini ispatlamaya çalışan tanımlamalardan uzak durmalı.

Zaten böyleydi, bozdular, tashih ettik, bitti gitti.

Herkes her şeyi görüyor ve biliyor.

Varsa vardır yoksa yoktur.

Kürtlerin yerine düşünmekten vazgeçmeli, ekstradan bir şeyleri fark etmelerini sağlamaya çalışmamalı.

Zemin değişti, iki realite arasındaki boşluk aleyhimize bir komedi var ediyor.

Bu ayrım bundan sonra sadece terör networküne su taşır.

Konu “biziz.”

Kendimizin hiçbir zaman böyle bir sorunu olmadı.

Bundan sonra bu dil “Türk’ü” yaralar.

“Türk’ün” bilincini deforme eder. İmtiyaz hissi oluşturur. Siyasi, sosyal Septizm’i besler. Evhamları yaygınlaştırır.

Aynı şekilde eski devletin ırkçı reflekslerini sahaya çağırır.

Çünkü onlar; özel tanımlı Kürt dışındaki her şeye/devasa Türkiye olgusuna “Türk” diyor.

O özel tanımlı “Türk” olgusunu; PKK ve HDP’nin elinde bir çocuk oyuncağına dönüştürmemeli.

Bundan sonra gizli-açık müzakere olacaksa bile masada onlarla Kürtlüğe dair bir tek kelime konuşulmamalı.

HDP’nin; mitinglerinde, basın açıklamalarında, mecliste, lobilerde, özel kulislerde, kahvehanelerde Kürtlükle ilgili hiçbir sözünü ve çabasını ciddiye almamalı. Dönüp yüzlerine bakmamalı.

Kendilerini sahtekâr olarak gördüğümüzü bilmeliler.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s