Devleti izleyin!

1923 Türkiye Cumhuriyet’i Batı’ya mutlak icabet değildi.

Tersine, Türkiye Cumhuriyet’i, devletin Batıya bir cevabı.

Cumhuriyet bir varlık ve beka projesi.

Cumhuriyet; İttihad-ı İslamcıların, İttihat ve Terakkinin bir konsensüsü.

Sultan Abdülhamit Han ve Enver Paşa varoluşsal bir insiyakla beka için, geriye bir tohum bırakmak adına, çekilerek, kendilerini devletleri ve milletleri adına feda ettiler.

Kadim devlet adamları; devlet ve milleti daima, Allah’tan sonra kendini adamaya değer en ulvi kıymet olarak bildiler.

Onlar; imparatorluğun idam kararını Batıya okutmadılar; kendi elleriyle kendi iplerini çektiler(!)

Ne olduysa, yirminci yüzyılın ilk çeyreğindeki o kısa ölümcül zaman aralığında oldu.

Onlar; Batı’ya, imparatorluğu ve evrensel ihtilal ruhunu verip “devleti” kurtardılar.

Büyük bir kararlılıkla İslamcılığın ve Osmanlıcılığın bittiğini ve bitirdikleri tezini işlediler.

Sahiciliği artırmak için devleti hakikatte böyle inanan bir ekibe teslim ettiler.

İçlerinde bu tiyatroyu fazla ciddiye alan bazı zayıf kişilikli bürokratların ayağının kaymasını ve zihinlerinin bulanmasını önemsemediler.

Hedef ve plan çok büyüktü.

Bağırlarına taş bastılar.

Sorun öyle sarsıcıydı ki, en görkemli simalarını toprak, zindan ve sürgün örgüsüyle kurban verdiler.

Böylece Cumhuriyet kadrolarının önünü açtılar.

Cumhuriyet, Batı’nın Truva atı değil; aslında devletin projesiydi.

Devletin Truva atıydı.

Tamamen yok olacakken; bu fıtri stratejiyle devleti geleceğe taşıdılar.

İttihad-ı İslam, Âlemşümul İslam İhtilali ve Türkiye Cumhuriyeti hep birlikte (Ed-Devlet) Batıya karşı bir oyun çevirdi.

İnönü; devletin iş bilir, kurnaz ve güvenilir adamıydı.

Onu Lozan’a gönderdiler.

O ve onun gibi, bazı yeni düzenin asker elitlerini devlet; iç ve dış siyasette mayın eşeği olarak kurguladı.

Makro planın bedeli içeride ağır olacaktı ama onlar, en kritik dönemleri bu yöntemle atlattılar.

Onlar; aslında birbirlerini perde arkasında, en tepede daima kolladılar, gözetlediler.

Biri diğerine dokunmadı.

Yol kazalarının bazısı oyunun bir parçası bazısı gerçek kazaydı. Ruhsal bunalım yaşayan devlet adamları, planın deşifre edilmemesi gereken ikinci, üçüncü dereceden kişilerdi.

Ama seyirci önünde; Osmanlı’yı ve Britanya imparatorluğunun korkulu rüyası İttihat-Terakki kadrolarını tasfiye ettikleri senaryosunu sahnelediler.

Sonunda İsmet İnönü’nün Lozan için dediği gibi oldu:

Devlet, “bir yüzyıl daha kazandı.”

Ancak yüzyıl tamamlanmadan Batı’ya karşı Devlet’in oyunu deşifre oldu.

Turgut Özal, Batı’nın aklını başına getirdi. 12 Eylül şartları altında yıllarca Batı’ya angaje politikalar izleyen Özal’ın da aslında yeni nesil Osmanlı olduğunu anladılar.

Hatta Devlet’in oyun kurucu isimlerinden emekli bir yetkilinin sözlerindeki anlam gibi: “Batı artık günü geldiğinde Demirel ve Türkeş gibi simaların bile kritik durumlarda kendine yar olmayacağını anladı.”

Bir zamanlar Britanya İmparatorluğu’nun başına bela olan kadim devlet yaşıyordu!

Bu devlet, batıcı laik Türkiye görüntüsünün arkasında, içeride durmadan kendini büyütmüştü!

Diğer Ortadoğu devletlerine yaptıkları gibi, Türkiye’ye de Yeni Türkiye adı altında bir üst plan hazırladılar.

Solun önemli teorisyenlerinden Abidin Nesimi’nin otobiyografisinde işaret ettiği gibi; bütün bir Müslüman coğrafyaya yayılan Teşkilat-ı Mahsusa’da tecessüm eden ruhu her yerde tam olarak yok edeceklerdi.

Bunun için “Ed Devlet’in” taşıyıcı dinamiği olan organik İslamcılara erken doğum yaptıracaklardı.

İslamcılık tehlikesi bir konsept, sorunun özü değil.

Sorun Batının “devletle” mücadelesi, İslamcılık bu mücadelenin maskesi ve nesnesi.

İslamcılar da bunun bilincinde olmalı, özne olduklarını psikozuna girmemeliler.

Batı; Ortadoğu’da Arap baharını bunun için kullandı; Türkiye’de de Yeni Türkiye’yi bunun için örgütledi.

Tarih bir kez daha tekerrür etti.

Devlet; yüzyıl önce geleni görüp Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarak ön almıştı.

Şimdi Devlet; yeni oyunu görerek bir kez daha ön alıyor.

Devlet; Batı’nın, Paralel üzerinden aynen yüzyıl öncesinde olduğu gibi tekrar “ Yeni Türkiye” konseptiyle geldiğini gördü. Oyuna oyunla mukabelede bulundu. Paraleli, devletin özüyle erken savaştırdı. Öncesinde suçlara bulaştırdı. Günahlarına izin verdi. Devletin tüm mahrem odalarına parmak izini bırakmasını sağlayacak alanlar açtı. Devletin kadim “hilâl kuşatma stratejisi”ni uyguladı. Ellerindeki hazır Batıcı Yeni Türkiye konseptini alıp şimdi kendi Yeni Türkiye’sini inşa ediyor.

Bu Yeni Türkiye; Pentagon’un küresel konseptine mutlak bir icabet değil, devletin Birleşik Devletler’e bir cevabı.

Unutulmamalı: Geride kalan her şey bu cevabın ve bu mücadelenin bir parçası.

PKK, HDP, MLKP, Öcalan, Cemil Bayık, Fetullah Gülen, Can Dündar, Selahattin Demirtaş, Doğu Perinçek, Cengiz Çandar rollerini ne kadar gerçekçi oynarlarsa oynasınlar devletin gerekli şeytanları.

Devlet; bunlar için, gerekli şeytan kavramının mucidi Papa II. Jean Paul’un Kominizim için düşündüğünü düşünür:

Şeytan iyilikler için şans yaratır.

Dolayısıyla devlet bazen kendi şeytanlarını var eder ve “bir süre” yaşatır.

AK Parti, CHP, MHP, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli.

Savaş, mülteci sorunu, hendekler, Rusya krizi, Suriye’de ateşkes..

Devlet, enstrümanlarla gelecek yüzyılını dizayn ediyor.

Devlet, büyük ve çetin oyunun içinde.

Herkes işine baksın.

Kimse kendine gereğinden fazla ya da olduğundan farklı anlamlar yüklemesin!

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s